DERLEME | |
1. | Perkütan Kardiyak Girişimlerde Risk Skorlaması Nasıl Yapılmalıdır? How to Make Risk Scoring In Percutaneous Cardiac Procedures? Elvin Kesimci, Fevzi Toramandoi: 10.5222/GKDAD.2014.189 Sayfalar 189 - 194 (1303 kere görüntülendi) Sözlük anlamı tehlike, tehdit; şanssızlığa veya tehlikeye maruz kalma olan risk; gerçekleşmesini istemediğimiz bir olayın şiddeti ve onun meydana gelme olasılığının bileşkesidir. Risk değerlendirmesi, başarılı anestezi uygulaması yapmanın yanı sıra standart işlem rehberleri ve/veya protokollerinin geliştirilmesi için de hayati önem taşımaktadır. Risk tahmininde bulunarak hastalarımızı doğru bilgilendirerek, hasta onamlarının kalitesini arttırıp; onaylanmış risk modelleri ile hastaneler ve cerrahi işlemler arasında standardizasyonu sağlayabiliriz. Fonksiyonel ve kesin risk modeli iyi bir plan ve kaynakların doğru kullanımı demektir. Sonuçta risk skorları hastanın durumunu ve postoperatif mortaliteyi belirlemede objektif veri sunar. Konvansiyonel cerrahi aort kapak replasmanı, semptomatik aort darlığı için standart tedavi olmakla birlikte, son yıllarda biyoloji, matematik ve teknolojinin elele vermesiyle ileri yaş ve çok sayıda komorbiditesi olan hastalar için perkütan transkateter aort kapak implantasyonu yeni bir tedavi seçeneği gibi gözükmektedir. Bu konuda en önemli problem; biyolojik riskin matematiksel hesaplamaya dönüştürülerek her hasta için bireysel olarak riskin belirlenmesidir. Bu derlemede; konvansiyonel kalp kapak cerrahisi için çok yüksek riskli hastaların, perkütan kardiyak girişimler için değerlendirilme sürecinde dikkat edilmesi gereken noktalar ve risk algoritmaları literatür, kanıtlar ve tavsiyeler doğrultusunda irdelendi. |
DENEYSEL ÇALIŞMA | |
2. | Koroner Bypass Cerrahisinde Sevofluran ve Desfluranın Miyokardiyal Koruma Üzerine Etkilerinin Propofol ile Karşılaştırılması Effects of Sevoflurane and Desflurane on Myocardial Protection in Comparison with Propofol in Coronary Bypass Surgery Esin Erdem, Belkıs Tanrıverdi, Dilek Ceyhandoi: 10.5222/GKDAD.2014.195 Sayfalar 195 - 201 (1071 kere görüntülendi) AMAÇ: Amaç: Bu çalışmanın amacı kardiyopulmoner bypass (KPB) cerrahisi uygulanacak hastalarda sevofluran ve desfluranın miyokard üzerindeki koruyucu etkilerini propofolün miyokard üzerindeki koruyucu etkileri ile miyokard hasarlanma belirteçleri kullanarak karşılaştırmaktır. YÖNTEMLER: Etomidat 0.3 mgkg-1 ile anestezi indüksiyonundan sonra 0.1 mgkg-1 pankuronyum verildi. Anestezi idamesi Grup S: sevofluran (n: 20) %2-4, Grup D: desfluran (n: 20) %7-8 veya Grup K: propofol 50 µgkg-1 dk-1 ile sağlandı. Anestezi indüksiyonu öncesi, aort klempi kaldırıldıktan sonra, postoperatif 2. ve 24 saatte alınan kan örnekleri alındı. Tüm kan örneklerinden Troponin I, kreatinin kinaz (CK) ve kreatinin kinaz MB (CKMB) değerleri ölçüldü. Ayrıca aortaya klemp yerleştirildikten sonra, aort klempi kaldırıldıktan sonra ve protomin uygulaması sonrası alınan kan örneklerinde malon (il) dialdehit (MDA) değerleri ölçüldü. BULGULAR: Gruplar arasında demografik veriler, greft sayısı ve KPB pompa süresi açısından istatistiksel yönden fark yoktu. Troponin I ve CK düzeyleri aort klempi kaldırıldıktan sonra, postoperatif 2. ve 24 saatte tüm gruplarda arttı. Ancak bu artış gruplar karşılaştırıldığında istatistiksel yönden anlamlı değildi. Yine MDA düzeyindeki artışlarda istatistiksel yönden anlamlı değildi. Tüm gruplardaki CKMB düzeyleri postoperatif 2. ve 24. saatte arttı ancak bu artış sevofuran grubunda desfluran ve propofol grubuna göre daha azdı. SONUÇ: Sevofluran, desfluran ve propofol benzer kardiyak koruyucu etkiye sahiptir. |
3. | Lokal Anestezi ve Sedasyon Altında Yapılan Transkateter Aort Kapak Cerrahisi Hastalarındaki Anestezi Deneyimlerimiz Our Anesthetic Experiences in Patients Undergoing Transcatheter Aortic Valve Implantation by Local Anesthesia and Sedation Ali Çiftçi, Elvin Kesimci, Tülin Gümüş, Ezgi Erkılıç, Neşe Kurtulgu, Ayça Özcan, Orhan Kanbakdoi: 10.5222/GKDAD.2014.202 Sayfalar 202 - 208 (1559 kere görüntülendi) AMAÇ: Transkateter aort kapak implantasyonu (TAVI) aort darlıklı, cerrahi riski yüksek hastalar için geliştirilen yeni bir tekniktir. Bu hastalarda ekip tecrübesi arttıkça lokal anestezi ve sedasyon genel anesteziye tercih edilebilir. Biz de bu çalışmada, lokal anestezi ve sedasyon altında gerçekleştirilen TAVI grubu hastalarındaki anestezik deneyimimizi paylaşmayı amaçladık. YÖNTEMLER: Haziran 2011 ve Ocak 2014 tarihleri arasında semptomatik, ciddi aort darlıklı, lokal anestezi ve sedasyon altında TAVI işlemi uygulanan 72 hasta (40 erkek, 32 kadın, ortalama yaş: 77,4±8,7) retrospektif olarak anestezik açıdan değerlendirildi. BULGULAR: Hastaların ortalama EuroSCORE değerleri 12, STS skorları 6,7 idi. Toplam işlem süresi 90 (30-250) dk olup sedasyon uygulama süresi 120 (65-270) dk idi. Sedasyon uygulanan hastaların % 16,7'nde genel anesteziye geçme ihtiyacı duyuldu. Yoğun Bakımda ve Hastanede kalış süreleri sırasıyla ortalama 2,5 ve 6 gündü. 30 günlük mortalite oranı % 9,7 idi. Toplam 6 hastada vasküler komplikasyon gelişti. SONUÇ: TAVI, gerek işlemin kendisi gerekse de uygulandığı popülasyonun özelliği nedeniyle anestezistler için oldukça önemli zorluklara sahiptir. Anestezi yönetiminin temel amacı hemodinamik stabilitenin sağlanmasıdır. Transfemoral TAVI işlemi ile ilgili deneyimler arttıkça işlemin sedasyon ile başarılı bir şekilde yapıldığı, daha stabil hemodinamik parametreler ile daha az inotrop ve vasopressör ihtiyacı, endotrakeal entübasyon ve mekanik ventilatör ihtiyacı ile hastanede yatış süresinde kısalma gibi pek çok avantaj sağladığı bildirilmektedir. Sonuç olarak; kardiyak anestezistlerin TAVİ işlemi sırasında en güvenli ve etkili anestezi uygulamasıyla ilgili araştırmaları sürmektedir. Bu konuda işlemle ilgili tecrübelerin artışı ve teknolojik gelişimin hızlanmasıyla yüksek riskli hastalarda sedasyon ve lokal anestezi uygulamasının başarısının artacağı düşüncesindeyiz. |
4. | Açık Kalp Cerrahisinde Malnütrisyon Oranları ve İlişkili Risk Faktörlerinin Araştırılması. Investigation of Malnutrition Rates and Related Risk Factors in Open Heart Surgery Hakan Bayır, Ümit Yaşar Tekelioğlu, Hasan Koçoğlu, Akcan Akkaya, Abdullah Demirhan, Murat Bilgi, Kemalettin Erdem, Bahadır Dağlar, İsa Yıldızdoi: 10.5222/GKDAD.2014.209 Sayfalar 209 - 214 (1184 kere görüntülendi) AMAÇ: Yatan hastalarda malnütrisyon oranları hastane tipine ve hasta popülasyona bağlıdır. Malnütrisyonlu hastalar malnütrisyonu olmayan hastalara göre daha yüksek mortalite ve morbidite oranına, daha uzun hastanede kalış süresine, daha fazla ilaç kullanımına sahiptir. Çalışmamızda, hastanemizde açık kalp cerrahisi operasyonu geçirecek hastaların malnütrisyon oranlarını tespit edip, ilişkili risk faktörlerini araştırmayı amaçladık. YÖNTEMLER: Elektif açık kalp cerrahisi geçirecek ASA II-III, 40-85 yaş arası 50 hasta değerlendirildi.NRS-2002 skoru ≥ 3, Vücut Kitle İndeksi (VKİ) < 18,5 kg/m2 ve serum albümin düzeyi < 3 g/dl bulgularından bir veya daha fazlasının olduğu hastalar malnütrisyonlu olarak değerlendirildi. Hastaların preoperatif yaşı, cinsiyeti, ek hastalık varlığı (DM, HT, KOAH), geçireceği operasyon türü kaydedildi. Ayrıca operasyon öncesi sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (LVEF) ve solunum fonksiyon testi (SFT) parametreleri (FVC, FEV1, FEV1/FVC), hemoglobin, hematokrit, lenfosit sayısı, albümin, CRP ve kolesterol düzeyleri değerlendirildi. Hastaların ekstübasyon zamanları, servis ve yoğun bakım ünitesinde yatış süreleri, yatış esnasında gelişen komplikasyon ve çeşidi kaydedildi. Hastaların taburcu oldukları gün solunum fonksiyon testleri tekrar edildi. BULGULAR: Hastanemizde açık kalp cerrahisi geçirecek hastalarda % 20 oranında malnütrisyon saptandı. Malnütrisyon riski olan hastaların postoperatif entübe kalma süreleri, YBÜ ve serviste kalma süreleri malnütrisyon riski olmayanlara göre daha uzun, postoperatif komplikasyon oranları daha yüksek, preoperatif ve postoperatif FEV1, FVC, ve FEV1/FVC ortalamaları daha düşük saptandı. Fakat bulgular istatistiksel olarak anlamlı değildi. Ayrıca fazla kilolu ve obez hastaların postoperatif YBÜ ve servis kalış süreleri daha uzun bulundu. Sonuç: Sonuç olarak açık kalp cerrahisi hastalarında yüksek oranda malnütrisyon görülebilir. Malnütrisyonun bu hasta profilinde de postoperatif olumsuz etkileri vardır. SONUÇ: Sonuç olarak açık kalp cerrahisi hastalarında yüksek oranda malnütrisyon görülebilir. Malnütrisyonun bu hasta profilinde de postoperatif olumsuz etkileri vardır. |
DERLEME | |
5. | Zor Hava Yolunda Çift Lümenli Tüp Uygulaması Deneyimi Experience with Double Lumen Tube Application in Difficult Airways Demet Altun, Nükhet Sivrikoz, Gülay Kır, Zerrin Sungur, Ali Emre Çamcıdoi: 10.5222/GKDAD.2014.215 Sayfalar 215 - 219 (2461 kere görüntülendi) Videoskopik yardımlı akciğer ameliyatlarında tek akciğer ventilasyonu kesin olarak endike olup cerrahi işlemin konfor ve kalitesinin artırırken anestezi uygulanmasını komplike hale getirir. Bu zorluk tüplerin yerleştirilmesi, işlem esnasında yerlerini kaybetmeleri gibi fiziki sorunlardan tek akciğer ventilasyonu esnasında karşılaşılabilecek gaz değişimi problemlerine dek geniş bir yelpazeyi kapsar. Ayrıca anormal havayolu anatomisine sahip ve beklenen veya öngörülmeyen zor trakeal entübasyonlarda çift lümenli tüp yerleşimi son derece zor olabilir. Bu olgu sunumunda videoskopik yardımlı akciğer ameliyatlarında planlanan zor havayoluna sahip üç hastada çift lümenli tüp yerleştirilmesi için kullanılan yöntem aktarılarak literatürdeki deneyimler gözden geçirilmiştir. |
OLGU SUNUMU | |
6. | Bilateral Karotis Lezyonlu Hastanın Koroner Arter Bypass Greft Cerrahisinde Anestezi Yönetimimiz Our Anesthetic Management in a Patient with Bilateral Carotis Lesions Who is Undergoing Coronary Artery Bypass Graft Surgery Murat Aksun, Nagihan Karahan, Kamil Aşar, Ufuk Yetkin, Işıl Coşkun Musaoğlu, Naciye Pamukçu, Ali Gürbüzdoi: 10.5222/GKDAD.2014.220 Sayfalar 220 - 224 (1162 kere görüntülendi) Karotis stenozu ile birlikte koroner arter hastalığı olan hastalarda uygulanacak cerrahi tedavi yönünden tam bir görüş birliği bulunmamaktadır. Her iki patolojinin aynı seansta düzeltildiği (kombine) operasyonu savunan merkezlerin yanında, stage tedaviyi uygulayan merkezler de vardır. Bu olgu sunumunda, ayrı seanslarda derin ve yüzeyel servikal pleksus blokajı uygulanarak yapılan bilateral karotis endarterektomi (KEA) ve sonrasında koroner arter baypas greft (KABG) cerrahisi uygulanan hastamızdaki anestezi yönetimini sunmayı amaçladık. |
7. | Torasik Endovasküler Aort Tamiri Uygulanan Bir Kronik Tip B Aort Diseksiyonu Hastasında Transözofageal Ekokardiyografi'nin Yeri Transesophageal Echocardiography in a Patient with Chronic Type B Aortic Dissection Treated with Thoracic Endovascular Aortic Repair Hasibe Gül Baytan, Oben Baysan, Gülser Günaydın, Bilge Tuncer, Alper Tosya, Tahsin Edgüer, Tayfun Aybekdoi: 10.5222/GKDAD.2014.225 Sayfalar 225 - 228 (948 kere görüntülendi) Torasik aorta anevrizması olan bir hastada, açık cerrahiye geçerli bir alternatif Torasik Endovasküler Aort Tamir yöntemidir. Aortik patolojinin daha iyi tanımlanabilmesi ve klavuz telin gerçek lumendeki yerinin doğrulanmasi, greft pozisyonunun teyit edilmesi, prosedüre bağlı komplikasyonların tespit edilmesi ve takip icin, CT ve MR yanında intraoperatif transözofageal ekokardiyografi görüntülemesi gereklidir. Bu nedenle bir anesteziyolog bu verilerin endovasküler ekibe sağlanmasinda önemli bir role sahiptir. |
8. | Yoğun Bakım Ünitesinde Ultrasonografi Eşliğinde Yapılan Radial Arter Kanülasyonu: Olgu Serisi Ultrasound-guided Radial Artery Cannulation in Intensive Care Unit: Case Series Ümit Yaşar Tekelioğlu, Abdullah Demirhan, Tarık Ocak, İsa Yıldız, Hakan Bayır, Adem Deniz Kurt, Hasan Koçoğludoi: 10.5222/GKDAD.2014.229 Sayfalar 229 - 231 (1190 kere görüntülendi) İntra-arteryel kateterizasyon, yoğun bakım hastalarında arter kan gazı analizi, kardiyak atım ve kan basınç ölçümlerinin takibi amacıyla sıklıkla kullanılmaktadır. Özellikle inotropik ajanların uygulandığı hastalarda rutin olarak kullanılmaktadır. Kanülasyon işleminin kolaylığı ve kollateral dolaşımın yeterli olması nedeniyle sıklıkla tercih edilen arter, radiyal arterdir. Girişim sırasında başarısızlık ve komplikasyon riski yüksektir. Kateterizasyon işlemi, periferik nöropati, serebral embolizasyon gibi morbidite ve mortaliteyi artırıcı komplikasyonlara yol açabilir. Kateterizasyon işleminin, ultrasonografi [USG] eşliğinde yapılması, hem olası komplikasyonların önüne geçilebilmekte, hem de işlem başarısını artırmaktadır. Bu yazıda yoğun bakım hastalarında, USG eşliğinde gerçekleştirdiğimiz, radiyal arter kateterizasyon işlemini sunmayı amaçladık. |
9. | Kardiyak Cerrahi Geçiren ve Monoamine Oksidaz İnhibitörü Kullanan Parkinson Hastasında Fentanil Reaksiyonu Fentanyl Reaction in a Parkinsonian Patient Receiving Monoamine Oxidase Inhibitor while Undergoing Cardiac Surgery Tülün Öztürk, Cengizhan Çıkrıkcı, Funda Yıldırım, Adnan Taner Kurdal, Melek Çividoi: 10.5222/GKDAD.2014.232 Sayfalar 232 - 235 (1386 kere görüntülendi) Monoamino oksidaz inhibitörleri kullanan hastalarda kardiyak cerrahi yapılması durumunda bu ilaçların fentanil ile ortaya çıkabilecek etkileşimi yüzünden fentanil kullanımı tartışmalı bir konudur. Bu olgu sunumunda, monoaminooksidaz tip B inhibitörleri (rasajilin) ile birlikte selektif serotonin reuptake inhibitörü (paroxetin) de almakta olan, 57 yaşında, 45 kg. kadın hastada, mitral yetmezlik nedeni ile mitral kapak değişimi cerrahisi sırasında fentanil ile ilaç etkileşimi tanımlanmıştır. Anestezi ve cerrahi normal seyrederken, kardiyopulmoner baypasın ısınma ve kalbin uyanması sırasında, hızlı ventriküler yanıtlı supraventiküler taşikardi, hipertansiyon, terleme, kızarma ve hipertermi gözlendi. Kardiyoversiyon ve beta bloker tedavisi ile taşikardi kontrol edildi. Isı, pompa aracılığı ile 37 oC de tutuldu. Fentanil infüzyonu kesildi. Hemodinamik stabilite sağlandıktan sonra kardiyopulmoner baypasdan ayrılındı. Toplam fentanil tüketimi 2,8 mg idi. Parkinson tedavisine post operatif 1. gün yeniden başlandı. 7. gün taburcu edildi. |
10. | Yehova Şahidi 2 Olguda Kan Transfüzyonu Yapılmadan Kardiyak Cerrahi Ve Anestezi Cardiac Surgery and Anaesthesia Without Blood Transfusion in 2 Jehovah’s Witness Patients Muharrem Koçyiğit, Elif Akpek, Ahmet Ümit Güllü, Şahin Şenay, Cem Alhandoi: 10.5222/GKDAD.2014.236 Sayfalar 236 - 240 (1543 kere görüntülendi) Kardiyak cerrahi; majör bir cerrahi olması, kardiyopulmoner baypas kullanımı ve yönetimi, postoperatif zorlu bakım süreci, cerrahi revizyon olasılığı düşünüldüğünde kan kaybı ve kan transfüzyon oranlarının yüksek olduğu bir uygulamadır. Amerika’da kardiyak ameliyatların, ulusal kan desteğinin %10-15’ini tükettiği gösterilmiştir. Bu durum günümüzde kompleks ameliyatların çoğalması ile daha da artış göstermektedir. Yehova Şahitleri inançları gereği hiçbir koşulda kan ve kan ürünleri verilmesini kabul etmemektedir. Bu nedenle Yehova Şahidi olan hastaların kardiyak cerrahi dahil majör cerrahi girişimlerinde anestezi yönetimi, kan korunması ve sıvı tedavisinin planı önem kazanmaktadır. Bu olgu sunumunda, aort kapak replasmanı ve redo koroner arter bypass greft cerrahisi geçirmiş olan iki Yehova Şahidi hastadaki anestezi yönetimi aracılığıyla kliniğimizde uyguladığımız kan koruma stratejilerimizi gözden geçirmeyi ve sunmayı istedik. |
11. | Scimitar Sendromlu Çocuk Hastada Anestezi Yönetimi Anesthesia Management of a Child With Scimitar Syndrome Ahmet Selim Özkan, Mahmut Şahin, Ali Karademir, Mustafa Said Aydoğan, Mahmut Durmuşdoi: 10.5222/GKDAD.2014.241 Sayfalar 241 - 244 (1149 kere görüntülendi) Scimitar sendromu (SS) anormal pulmoner venöz dönüşün inferiyor vena kavaya veya sağ atriyum içine olduğu, sağ akciğer hipoplazisi, kalp dekstropozisyonu ve sağ pulmoner arterin sistemik dolaşımdan kaynaklanması ile beraber seyreden nadir kompleks bir doğumsal kardiyopulmoner anomalidir. SS, 2/100000 canlı doğumda görülen anormal pulmoner venöz dönüşün nadir bir varyantıdır. Tanıda akciğer grafisinde, kalbin sağ tarafında diyaframa doğru inen anormal pulmoner venin kemerli vasküler gölge işareti (pala işareti) göstermesinden şüphelenilir. Bu hastalarda, solunum problemlerine ilave olan kardiyak sorunlar hastaların anestezi yönetimini önemli kılmaktadır. Biz bu olguda sunumunda, SS'lu çocuk hastada acil bronkoskopi uygulamasındaki anestezi yönetimini ve postoperatif komplikasyonları sunmayı amaçladık. |