ARAŞTIRMA | |
1. | Transözefageal Ekokardiyografi: Kardiyak Cerrahide Olmazsa Olmaz Transesophageal Echocardiography: Sine Qua Non In Cardiac Surgery Muharrem Koçyiğit, Özgen Ilgaz Koçyiğit, Ahmet Ümit Güllü, Şahin Şenay, Cem Alhandoi: 10.5222/GKDAD.2018.60024 Sayfalar 97 - 102 (960 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Kardiyak cerrahi sırasında intraoperatif transözefageal ekokardiyografi (TÖe) kardiyak patoloji ve cerrahi onarım hakkında bilgiler verir. Bu çalışmanın amacı kardiyak cerrahi uygulanan hastalarda cerrahi karar aşamasında TÖE'nin önemini belirlemektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Ocak 2015 ile Aralık 2016 tarihleri arasında TÖE ile kardiyak cerrahi olan hastaların verileri gözden geçirildi. Kardiyopulmoner baypas öncesi ve sonrası intraoperatif TÖE değerlendirmesi yapıldı. Cerrahinin tipi, operasyon öncesi ekokardiyografi bulguları, kardiyopulmoner baypas öncesi ve sonrası TÖE bulguları ve aralarında oluşan farklılıklar değerlendirildi. BULGULAR: İki yıllık periyotta kalp cerrahisi uygulanan toplam 284 hasta TÖE kullanılarak değerlendirildi. Hastaların %15.8 (n=45) ‘inde TÖEbulguları kardiyopulmoner bypas öncesi ekokardiyografi bulgular ile farklılık gösteriyordu. TÖE değerlendirme bulguları ile KPB öncesi ve sonrası cerrahi karar verme sırasıyla %3.5 (n=10) ve %2.5 (n=8) oranında etkilenmekteydi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Anestezist tarafından yapılan perioperatif TÖE cerrahi işlemler hakkında önemli bilgiler sağlayabilir, cerrahi işlemlerde değişikliğe neden olabilir ve erken cerrahi sonuçların başarısına katkı sağlayabilir. |
2. | Uzak Ön-koşullanma Kalp Cerrahisinde Böbreği Koruyabilir Remote preconditioning might have protection for kidney in heart surgery Funda Yıldırım, Dilşad Amanvermez Şenarslan, İhsan İşkesen, Adnan Taner Kurdal, Tülün Öztürk, Fatma Taneli, Mustafa Cerrahoğludoi: 10.5222/GKDAD.2018.59455 Sayfalar 103 - 110 (991 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Uzak-iskemik ön-koşullanmanın böbrek üzerine olan koruyucu etkileri hakkında birbiriyle çelişen pek çok çalışma bulunduğu için bu uygulamanın koroner arter bypass (CABG) cerrahisi geçiren hastalarda erken postoperatif dönemde böbrek koruyucu etkisi olup olmadığını belirli biyobelirteçler aracılığıyla araştırmak amacıyla bu çalışma planlandı. YÖNTEM ve GEREÇLER: Prospektif, randomize, kör çalışma; kardiyopulmoner bypass kullanılarak koroner arter bypass cerrahisi yapılan hastalarda (iskemi-reperfüzyona bağlı böbrek hasarını gösteren biyobelirteçlerde karışıklığa neden olabilecek faktörler elimine edildikten sonra) yapıldı. Hastalar randomize olarak pressure-cuff şişirilerek uzak-iskemik ön-koşullanma yapılan (çalışma grubu) ve yapılmayan (kontrol grubu) iki gruba ayrılmıştır. Böbrek fonksiyonları için üç farklı zamanda; (T1: kardiyopulmoner bypasstan 1 saat sonra, T2: cilt kapandıktan 6 saat sonra ve T3: postoperatif 24. saatte); sistatin C, nötrofil gelatinaz ilişkili lipokalin (NGAL) ve kreatinin düzeyleri incelenmiştir. BULGULAR: Her iki grup arasında demografik veriler ile hemodinamik parametreler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamadı. Plazma sistatin C ve kreatinin değerleri bütün örnekleme zamanlarında kontrol grubunda çalışma grubuna göre anlamlı olarak farklı bulundu. Plazma NGAL düzeyleri kontrol grubunda çalışma grubuna göre iki örneklemede p=0,001 zaman, p=0,243 grup değerleri bulundu. TARTIŞMA ve SONUÇ: Düşük riskli hastalarda kardiyopulmoner bypasslı CABG cerrahisi öncesi uygulanan uzak-iskemik ön-koşullanma yönteminin böbrek fonksiyonlarını koruduğu görülmektedir. Bu yöntemin kalp cerrahisi hastalarında yararını gösterebilmek için farklı risk gruplarındaki hastalar için ileri çalışmalar planlanmalıdır. |
3. | Kardiyak cerrahi sonrası mortalite; BNP, EuroSCORE ve SOFA Skoru kıyaslanması Mortality after cardiac surgery; a comparison of BNP, EuroSCORE and SOFA Score Ferda Fatma Kartufan, Kamil Karaoğludoi: 10.5222/GKDAD.2018.06978 Sayfalar 111 - 117 (1406 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Kardiyak cerrahi sonrası mortalite %2.94-%30.7 arasındadır. Elektif izole koroner arter bypass greft (CABG) operasyonu geçirmiş hastaların preoperatif beyin natriüretik peptid (preBNP) düzeyleri ile 3 günlük Sequential Organ Failure Assessment (SOFA) ve maksimum SOFA skorlarının uzun dönem mortalite tahminindeki anlamlılık ve ayrım güçlerini European System for Cardiac Operative Risk Evaluation (EuroSCORE) ile kıyaslamayı amaçladık. YÖNTEM ve GEREÇLER: Etik komite onaylı retrospektif çalışmamızda 2007-2009 yıllarında CABG olmuş hastaların verileri tarandı. Kayıtlarda veya kan testlerinde eksik olan, acil, ek cerrahi veya farklı cerrahi teknik (off pump) uygulanan, düşük mobilizasyonlu, sol ventrikül fonksiyonu <30%, pulmoner hipertansiyonu olan, ameliyat sırası ve sonrası ilk 60 günde kaybedilen hastalar çalışmamızdan dışlanarak; 45-80 yaş arası, 173 hastadan 40 adedi çalışmamıza alındı. BNP ölçümleri preoperatif alınmıştı. EuroSCORE preoperatif verilerden bilgisayar ortamında hesaplandı. SOFA skorları postoperatif cerrahi ilk 24st (SOFA0), 24-48st (SOFA1) ve 48-72st (SOFA2) ve 3 günün maksimum SOFA değeri (maxSOFA) hastaların yoğun bakım verilerinden hesaplandı. SPSS 15.0 kullanıldı. Sonuçlar %95 güven aralığında, anlamlılık p<0.05 olarak kabul edildi. BULGULAR: SOFA1 kaybedilen olgularda yaşayanlara göre EuroSCORE’dan daha anlamlıdır (sırasıyla p<0.05, p=0.06). PreBNP ile SOFA1 (p<0.05), SOFA2 (p<0.01) ve EuroSCORE (p<0.01) arasında pozitif korelasyon vardır. SOFA1, ROC analizinde eğri altında kalan alana göre (EAA) mortalite tahmininde çok iyi (EAA: 0.764, p=0.02); EuroSCORE ise iyi (EAA: 0.727, p=0.05) olarak değerlendirilmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Mortalite değerlendirmesinde SOFA skoru ve preBNP kıyaslanması bildiğimiz kadarıyla literatürde yoktur. Yüksek SOFA skorları ve preBNP değerleri CABG hastalarında mortaliteyle ilişkilidir. Çalışmamızda CABG sonrası uzun dönem mortalite değerlendirmesinde SOFA1 diğer değerlendirme yöntemlerine göre daha anlamlı bulunmuştur. |
4. | Eş Zamanlı Kuru Ve Sıvı Heparinli Enjektörle Alınan Kan Gazı Ölçümlerinin Ve Biyokimya Analizlerinin Karşılaştırılması Comparison of Blood Gas Measurements Drawn with Synchronous Dried and Liquid Heparinized Injector and Biochemical Analyzes Saliha Aksun, Berna Uyan, Murat Aksun, Elif Neziroğlu, Serap Öztürk, Hasan Fatih Tanyeli, Hasan İner, İhsan Peker, Orhan Gökalp, Nagihan Karahan, Ali Gürbüzdoi: 10.5222/GKDAD.2018.98704 Sayfalar 118 - 123 (3605 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Arteriyel kan gazı(AKG) analizinde kuru heparinli enjektörler(KH) kullanılabildiği gibi, heparinle yıkama yapılmış enjektörler(SH) de kullanılabilmektedir. Çalışmamızda, iki yöntemin AKG parametreleri açısından karşılaştırılması ve biyokimyasal analizlerle korelasyonunu değerlendirilmiştir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya kalp-damar yoğun bakım ünitesinde intraarteriyel kateteri olan 57 hasta alındı. Eş zamanlı KH'li ve SH'li(heparin sodyum) enjektöre alınan kanlar ve biyokimya analizleri karşılaştırıldı. BULGULAR: SH'le PH,SO2,laktat ve HCO3 değerleri, KH'le ölçülen değerlerden istatistiksel olarak anlamlı düşük, baz açığı ise daha çok bulundu. K+ ölçümlerinde, SH sonuçları KH ve biyokimya sonuçlarından; KH sonuçları ise biyokimya sonuçlarından istatistiksel olarak anlamlı düşük bulundu. Na+ ölçümlerinde, SH sonuçları KH ve biyokimya sonuçlarından istatistiksel olarak anlamlı şekilde yüksek bulundu. KH ile biyokimya sonuçları arasında anlamlı fark bulunmadı. Glikoz ölçümlerinde, SH sonuçlarının KH değerinden düşük, biyokimya sonuçlarından yüksek; KH sonuçlarının ise biyokimya sonuçlarından yüksek olması istatistiksel olarak anlamlı bulundu. TARTIŞMA ve SONUÇ: SH'li örneklerde, KH'lilere göre daha asidotik veriler elde edilmiştir. Na+ değerlerinin SH kullanılanlarda yüksek bulunmasını, heparinin içeriğinde bulunan sodyumdan kaynaklandığını düşünmekteyiz. SH kullanılan örnekler dilüsyona bağlı K+ düzeylerinin düşüklüğüne neden olmuş olabilir. SH kullanıldığında enjektörün boyutu ve kanın miktarı önemlidir. SH'le enjektör yıkandıktan sonra heparin enjektörün içindeki havayla birlikte boşaltılmalıdır. Heparin tam boşaltılmadığında veya az kan çekildiğinde SH'e bağlı dilüsyon, pH’yı yanlış olarak düşük çıkartacaktır. SH'le yıkama sonrası enjektörde ne kadar heparin kaldığı tam bilinemeyeceğinden ve kişiler arasında farklı uygulamalar olabileceğinden, AKG analizinde KH'li enjektörlerin kullanımının daha uygun olacağını, biyokimyasal analizlerle aralarındaki farklar açısından da kan örneğinin alınma şeklinden, analiz süresine kadar geçen süre gibi pek çok faktörün etkisinin olabileceğini düşünmekteyiz. |
5. | Bronkoskopi eşliğinde perkütan trakeostomi tecrübelerimiz Bronchoscopy Controlled Percutaneous Tracheostomy Experiences Arif Timuroğlu, Arsen Güngör, Saadet Menteş, Yeliz İrem Tunçel, Süheyla Ünverdoi: 10.5222/GKDAD.2018.89266 Sayfalar 124 - 129 (1440 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Kritik yoğun bakım hastalarında trakeostomi açılması, uzamış mekanik ventilasyon nedeniyle tercih edilen, uzun zamandır kullanılan, sıklıkla yapılan bir uygulamadır. Son yıllarda perkütan dilatasyonel trakeostomi (PDT) işlemi sırasında fiberoptik bronkoskopi (FOB) kullanımının gerekliliği ile ilgili çeşitli görüşler oluşmuştur. Çalışmamızda PDT açılması işleminin FOB eşliğinde yapılması sırasındaki komplikasyonlarını retrospektif olarak incelemeyi amaçladık. YÖNTEM ve GEREÇLER: Anestezi yoğun bakım ünitesinde Aralık 2016-2017 tarihleri arasında FOB eşliğinde yapılan PDT işlemlerini retrospektif olarak hasta dosyalarından ve hastane elektronik kayıtlarından inceledik. Toplam 27 erişkin hastaya uzamış invaziv mekanik ventilasyon desteği gerekmesi nedeniyle FOB eşliğinde Griggs yöntemi ile trakeostomi işlemi uygulandığı görüldü. İşlem sırasında ve sonrasında oluşan cerrahi kanamalar, cilt altı amfizem, pnömotoraks, özefageal yaralanma, arka duvar hasarı, kanülün yanlış pasaja yönlenmesi, trakeal halka hasarı, orta hat dışı girişim ve hemodinamik-solunumsal değişiklikleri içeren olası komplikasyonlar kayıtlardan tespit edildi. BULGULAR: Hastaların hiçbirinde pnömotoraks, cilt altı amfizem, majör kanama, paratrakeal kanül yerleşimi, trakea arka duvar hasarı görülmedi. İşlem sırasında hiçbir hastada cerrahi trakeostomi ihtiyacı olmadığı görüldü. Hastalarda işlem süresince oksijenasyonda bozulma olmadı. Üç hastada (%11,1) trakea palpasyonu ile tespit edilen cilt giriş yerinin orta hatta olduğu düşünülmesine rağmen bronkoskopik görüntüde iğnenin orta hatta olmadığı tespit edildi. Bir hastada (%3,7) işlem sırasında trakeal halka kırığı bronkoskopi ile tespit edildi, hastanın takiplerinde herhangi bir komplikasyon ile karşılaşılmadı. TARTIŞMA ve SONUÇ: Kritik yoğun bakım hastalarında perkütan dilatasyonel trakeostomi uygulanması yatak başı güvenle yapılan bir işlemdir. Bizim yaptığımız bu retrospektif çalışmada bronkoskopi kullanılmadığı durumlarda tespit edilemeyecek olan bazı komplikasyonların bronkoskopi sayesinde tespit edilebildiği görülmüştür. Sonuç olarak biz yoğun bakımda perkütan dilatasyonel trakeostomi uygulamalarında fiberoptik bronkoskopinin klinik olarak faydalı olduğunu düşünüyoruz. |
EDITÖRE MEKTUP | |
6. | Kalıcı Hemodiyaliz Kataterinin Sol Süperiyor Vena Cava'da Malpozisyonu Malposition of the Hemodialysis Catheter in the Persistent Left Superior Vena Cava Serkan Burç Deşer, Semih Murat Yüceldoi: 10.5222/GKDAD.2018.18199 Sayfalar 130 - 131 (996 kere görüntülendi) Makale Özeti | |
OLGU SUNUMU | |
7. | Eşzamanlı Torakal ve Abdominal Endovasküler Stent Greft Rekonstrüksiyonu Uygulamasında Deksmedetomidin Kullanımı Dexmedetomidine Use in Application of Simultaneous Thoracic and Abdominal Endovascular Stent Graft Reconstruction Alev Şaylan, Büşra Yetkin Tezcan, Dilek Öztürk Kazancı, Mine Altınkaya Chavush, Eslem İnce Yılmaz, Ayşegül Özgökdoi: 10.5222/GKDAD.2018.98700 Sayfalar 132 - 135 (1530 kere görüntülendi) Endovasküler yöntemle aort anevrizma cerrahisi onarımı, anatomik olarak uygun torasik ve abdominal lezyonlarda sıklıkla tercih edilmektedir. Torako-abdominal anevrizmaların endovasküler tedavisinde eşzamanlı torakal ve abdominal endovasküler stent greft rekonstrüksiyonu (TEVAR+EVAR) ise oldukça nadir yapılan uzun süreli bir işlemdir. Bu komplike işlem anestezik yönetim açısından yüksek risklidir. Bu yazıda torakal ve abdominal aort anevrizması, endovasküler olarak aynı seansta başarılı bir şekilde tedavi edilen hastamızın anestezi yönetiminde deksmedetomidin kullanımı sunulmuştur. |
8. | Doğum Sonrası Erken Dönem Gelişen Aort Diseksiyonu Developing Aortic Dissection İn Early Postpartum Period Ali Kemal Gür, Esra Eker, Arzu Esen Tekelidoi: 10.5222/GKDAD.2018.82905 Sayfalar 136 - 139 (1196 kere görüntülendi) İntima ve media tabakasının ayrılması sonucu gelişen aort diseksiyonu tedavi edilmediği takdirde mortal seyreden bir hastalıktır. Tedavisi acil cerrahi müdahale olan aort diseksiyonu genellikle hipertansif ve bağ doku hastalığı olan hastalarda görülmektedir. Gebeliğe bağlı hipervolemi, taşikardi, kardiyak output artışı ve özellikle gebeliğin son dönemlerinde aortaya ve iliac arterlere bası sonrası asendan ve torakal aortada meydana gelen basınç gebelikteki aort diseksiyonları için risk faktörleridir. Bu yazımızda yirmi dokuz yaşında herhangi bir kardiyak öyküsü olmayan 35 haftalık gebelik sonrası üçüncü çocuğunu doğuran ve postpartum 1. Günde ani başlayan sırt ağrısı ile yapılan tetkikler sonrasında aort diseksiyonu tanısı konan bir kadın hastayı sunmak istedik. |
9. | Masif Pulmoner Emboliye Bağlı Kardiyak Arrest Ve Başarılı Sistemik Tromboliziz MASSIVE PULMONARY EMBOLISM RELATED CARDIAC ARREST AND SUCCESSFUL SYSTEMIC THROMBOLYSIS Dostalı Alıyev, Cihan Şahin, Onur Özlüdoi: 10.5222/GKDAD.2018.77698 Sayfalar 140 - 144 (1819 kere görüntülendi) Şiddetli nefes darlığı ve genel durum bozukluğu ile acil servise başvuran 70 yaşındaki erkek hastanın kontrastlı gögüş tomografisinde sağ ve sol ana pulmoner arterlerde, segmental ve subsegmental dallarda masif tromboemboli ile uyumlu dolma defektleri saptandı. Solunum yetmezliği nedeni ile mekanik ventilatör desteği sağlanan hastada kardiyak arest gelişmesine bağlı 55 dakika resusitasyon uygulanmasıyla eş zamanlı rekombinan doku plazminojen aktivatörü alteplaz ile trombolitik tedavi uygulandı. Spontan dolaşımı düzelen hasta iki gün yoğun bakım ünitesinde gözlendikten sonra kardiyoloji servisine nakledildi. Akut masif pulmoner emboli tanısı alan ve hemodinamisi stabil olmayan hastalarda alteplaz ile erken sistemik trombolitik tedavi hayat kurtarıcıdır. |