DENEYSEL ÇALIŞMA | |
1. | Karotis Endarterektomi Operasyonlarının Retrospektif Değerlendirilmesi The Retrospective Evaluation Of Carotid Endarterectomy Operations Murat Aksun, Serkan Yazman, Nagihan Karahan, Işıl Coşkun Musaoğlu, Murat Çiftçi, Filiz Özkan, Işık Yasemin, Nurcan Arslan, Ali Gürbüzdoi: 10.5222/GKDAD.2016.093 Sayfalar 93 - 98 (2334 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Karotis endarterektomi(KEA),ciddikarotisarterdarlığınıntedavisindeuygulananbaşlıca revaskülarizasyonyöntemidir.Çalışmamızdakliniğimizde KEAoperasyonunaalınanolgular retrospektifolarakincelenmiştir. YÖNTEM ve GEREÇLER: 2012-2014yıllarıarasındakliniğimizdeopereedilenolgulardemografiközellikleri,anestezi ve cerrahiyönetim,monitorizasyonyöntemi vekomplikasyonlaraçısındanretrospektif olarak incelenmiştir. BULGULAR: Toplam 99olgunun81’i(%81,8) erkek,18’i(%18,2) kadındı.Ortalama yaş,66,66±8,96 olarak bulundu. En sıkkullanılan cerrahi tekniğin44 hasta(%44,4) ile klasik yöntem olduğu görüldü. 21(%21,2) olguda genel anestezi uygulanırken,76(%76,8) olguda servikal pleksus bloğu uygulandı.2(%2) olguda ise servikal pleksus bloğu sonrasında genel anesteziye geçildi. 9(%9,1) olguda şant kullanıldı. En çok görülen ek hastalıklar sırasıyla SVO(%71,7), HT(%62,6) ve KAH(%45,5) olarak tespit edildi. Operasyon sırasında 1 olguda ağrı şikâyeti olurken, 1 olguda bilinç bulanıklığı gelişti.74 hastada(%74,7) serebral oksimetrenin kullanıldığı görüldü. Postoperatif komplikasyonlar açısından bakıldığında 12 hastada (%12,12) geçici komplikasyonların geliştiği, en sık gelişen geçici komplikasyonların ise GİA (Geçici iskemik atak) ve sağ hemiparezi olduğu görüldü. 4 hastada (%4,04) kalıcı komplikasyonların geliştiği, bunların ise; sağ pleji+revizyon safen ven interpozisyonu, sol alt ve üst extremitede pleji ve hematom, sol hemipleji, sol kolda pleji olduğu görüldü. Kalıcı komplikasyonlardan ¾’ü genel anestezi, ¼’ü servikal pleksus bloğu uygulanan olgulardı. Genel anestezi alan bir olgu ex oldu. Şant kullanılan hastalarda mevcut olan yandaş hastalıklar incelendiğinde bu hastalıkların en sık SVO (n: 8), hipertansiyon (n: 7), koroner arter hastalığı (n: 5), diabetes mellitus (n: 4) olduğu görüldü. Şant kullanımına göre morbit faktörlerin dağılımı incelendiğinde gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Serebral oksimetrinin en sık servikal pleksus bloğu uygulanan olgulara kullanıldığı tespit edildi.Yıllara göre anestezi şekilleri açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu ve servikal pleksus bloğunun giderek daha çok tercih edildiği görüldü. TARTIŞMA ve SONUÇ: KEA’deuygulanacak anestezi metodu açısından kesin bir görüş birliği bulunmamaktadır. Yıllar içinde monitorizasyonyöntemlerindekiyeniliklerle birlikte rejyonel tekniklerin KEA operasyonlarında önemli bir yer edindiğini görmekteyiz. |
2. | On-pump açık kalp cerrahisinde priming solusyonu olarak kullanılan kolloidler ve kristaloidlerin sıvı dengesi üzerine etkilerinin karşılaştırılması. Comparison of the effects of colloid and crystalloid priming solutions on the fluid balance in on-pump open heart surgery. Tülay Hoşten, Neşe Türkyılmaz, Sevim Cesur, Ahmet Arıkan, Hasan Bayram, Önder Topbaş, Mine Solakdoi: 10.5222/GKDAD.2016.099 Sayfalar 99 - 104 (1823 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: On pump açık kalp cerrahisinde priming solusyonu olarak seçilecek sıvılarla ilgili kesin bir öneri bulunmamakta, priming sıvılarının avantaj ve dezavantajlarını karşılaştıran çalışmalar halen devam etmektedir. Çalışmamızda, priming solüsyonu olarak kolloid+kristaloid kullanımıyla, yalnızca kristaloid kullanımının cerrahi sonu sıvı dengesi üzerine etkisini karşılaştırmayı amaçladık. YÖNTEM ve GEREÇLER: ASA I-II on-pump elektif açık kalp cerrahisi geçiren toplam 100 hastaya ait veri hasta dosyası ve anestezi formlarından elde edildi. Priming solusyonu olarak kristalloid+kolloid kullanılan 50 hasta ile, priming solüyonu olarak yalnızca kristaloid kullanılan 50 hastanın verileri değerlendirildi. BULGULAR: KPB sonunda sıvı dengesi kristaloid grubunda istatistiksel olarak anlamlı derecede fazla iken, cerrahi sonunda iki grupta da benzer bulundu, (p <0.001, p: 0.80). Cerrahi sonunda kullanılan kan ürünü miktarı ve idrar çıkışları her iki grupta benzerdi. Kreatinin değerleri preoparatif ve postoperatif dönemlerde hem gruplar arasında hem de grup içinde benzer seyretti. TARTIŞMA ve SONUÇ: % 6 HES (130,0.4), on-pump açık kalp cerrahisinde KPB sonucu sıvı dengesini azaltmakla birlikte bu etkisi cerrahinin sonuna kadar devam edebilmiştir. Kanama ve hemostaz üzerine etkisi kristaloidlerle benzer bulunmuştur. % 6 HES (130, 0.4)’ün böbrek fonksiyonları sağlam olan hastalarda kreatinin düzeylerini olumsuz etkisi görülmemekle birlikte, gerçek ilaçlar gibi düşünülüp uygun hastalarda uygun doz ve sürede kullanılmalıdır. |
3. | Yoğun Bakım Ünitelerinde Görev Yapan Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfı Çalışanlarında İş Stresi Occupational Stress of Health Personnel Who Work At the Intensive Care Department Onur Yarar, Recayi Madaslıdoi: 10.5222/GKDAD.2016.105 Sayfalar 105 - 110 (1400 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Sağlık en önemli hizmet kollarından biri olup insanların kaliteli ve en iyi sağlık hizmeti alabilmesi için, sağlık çalışanının gereksinimlerinin maddi ve manevi olarak giderilmesi gerekmektedir. Yoğun bakım, hastanelerdeki en kritik ünitedir. Buradaki hastalar hayati tehlikeyi en yüksek taşıyan hastalardır. Bu durum hastaların bakımını ve tedavisini üstlenmiş sağlık personelleri için yoğun strese neden olmaktadır YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada bu stres seviyesi ölçülmeye çalışılmıştır. Bu araştırmaya Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yoğun bakım ünitesinde çalışmakta olan 115 personel katılmıştır. Araştırmanın verileri yoğun bakım ünitesi çalışanları üzerinde yapılan “İş Stresi ile ilgili anket” aracılığı ile toplanmıştır. Bu anket 3 ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde anket uygulanan evrenin “Kişisel özellikleri” incelenmiştir. İkinci bölümde “Mesleki Değerlendirme” ye ilişkin sorulara verilen cevapların dağılımı bulunmaktadır. Veriler betimleyici istatistik teknikleri kullanılarak analiz edilmiştir. BULGULAR: Çalışmanın bulguları iş stresi düzeyi ile meslek, yaş, cinsiyet ve medeni durum arasında anlamlı farklar olduğunu göstermiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak, yoğun bakım çalışanlarının görev tanımları iyi yapılarak çalışma saatlerinin özel yaşantılarına etkisi azaltılmalıdır. Ücret düzeyleri personelin ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeye getirilmelidir.Yoğun bakım ünitelerinde çalışan sağlık personeli sayısı arttırılıp iş yükü azaltıldığında iş motivasyonu artırılabilir. |
4. | Kardiyak Cerrrahide Karbondioksit İnsuflasyonu Uygulaması ve Sonuçlarımız Carbondioxide Insufflation and Outcomes in Cardiac Surgery Muharrem Koçyiğit, Ahmet Ümit Güllü, Özgen Ilgaz Koçyiğit, Şahin Şenay, Elif Akpek, Cem Alhandoi: 10.5222/GKDAD.2016.111 Sayfalar 111 - 115 (1479 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Açık kalp cerrahisinde hava embolisinden korunmak amacıyla kardiotorasik boşluğa karbondioksit (CO2) insuflasyonu uygulanabilmektedir. Bu yöntemde cerrahi sürenin uzaması durumunda CO2’in kana emilimi artabilmektedir. Bu çalışmada klasik sternotomi insizyonu ile yapılan açık kalp cerrahisinde, lokal CO2 insuflasyonunun kan gazı parametreleri üzerine etkisi araştırıldı ve hasta sonuçları değerlendirildi. YÖNTEM ve GEREÇLER: Açık kalp cerrahisi geçiren ve aort klemp süreleri 60 dakikanın üzerinde olan toplam 30 hasta retrospektif olarak iki grupta incelendi. 15 hastaya CO2 insuflasyonu uygulandı (Grup C) ve CO2 insuflasyonu uygulanmayan 15 hasta kontrol grubu olarak alındı (Grup K). Anestezi indüksiyonu sonrası (T1), kardiyopulmoner baypas (KPB) sırasında 10. dakikada (T2), KPB sırasında 60. dakika sonrası (T3) ve operasyon sonu (T4) alınan kan gazı örnekleri incelendi. Hasta verileri ve sonuçları değerlendirildi. BULGULAR: İki grup karşılaştırılmasında, Grup C’de Grup K’ye göre T2 ve T3 ölçümlerinde pCO2 değerleri istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek, T3 ölçümlerinde pH değerleri anlamlı düşük bulundu. Hastaların klinik sonuçlarında yoğun bakım ventilasyon sürelerinin farklılığı dışında istatistiksel anlamlılık bulunmamıştır. TARTIŞMA ve SONUÇ: Açık kalp cerrahisinde hava embolisine karşı önlem olarak işlem sırasında cerrahi alana lokal olarak uygulanan CO2 insuflasyonu ile kan gazında pCO2 artışı olmakta ve asidoza eğilim artmaktadır. Heriki grupta morbidite ve mortalite görülmedi. |
5. | Patent duktus arteriosus ligasyonu yapılan prematüre infantlarda anestezi sonuçlarımız Our anesthetic results in preterm infants undergoing patent ductus arteriosus ligation Zeliha Alıcıkuş, Filiz İzgi Coşgun, Türkan Kudsioğlu, Nihan Yapıcı, Zafer Gökkaya, Yasemin Altuntaş, Ali Rıza Karacı, Zuhal Aykaçdoi: 10.5222/GKDAD.2016.116 Sayfalar 116 - 120 (1612 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Patent duktusarteriozus (PDA) anomalisi olan prematüre infantlarda düşük doğum ağırlığı nedeniyle girişimsel güçlükler ve bronkopulmoner displaziye bağlı ventilasyon sorunları görülmektedir. Çalışmamızda, yüksek riskli olan bu hastalarda anestezik yaklaşım, hemodinami ve cerrahi süresince gelişebilen komplikasyonları inceledik. YÖNTEM ve GEREÇLER: Hastanemizde pediyatrik kalp cerrahisi kliniğinde PDA ligasyonu yapılacak 39 prematüre olgu hastane bilimsel kurul onayı ve hasta onamları sonrası çalışmaya alındı.Hastaların doğum haftaları, ağırlıkları, ek kardiyak patoloji ve nekrotizan enterokolit varlığı kaydedildi. Hemodinamik veriler; kan basıncı, kalp hızı, SaO2, NIRS operasyon süresince izlendi, hipotansiyon, bradikardi, kanama gelişmesi gibi komplikasyonlar belirlendi. BULGULAR: Hastaların ortalama doğum haftası 28,49 ± 2,72, yaşları 24,02 ± 6,35 gün ve ağırlıkları 924,43 ± 30,70 g olarak kaydedildi. Cerrahi sırasında bradikardiye bağlı geçici hipotansiyon % 25.6 oranında görüldü. TARTIŞMA ve SONUÇ: PDA ligasyonu yapılan prematüre infantlarda anestezi sırasında geçici hipotansiyon, bradikardi ve oksijen satürasyonunda düşme riski mevcuttur. Düşük doğum ağırlıklı, konjestif kalp yetmezliği olabilen bu hastalarda anestezi yönetiminde, hemodinamik verilerin yakın takibinin önemli olduğu sonucuna vardık. |
OLGU SUNUMU | |
6. | İntraoperatif TEE ile tespit edilen sağ atriyal trombüs nedeniyle sol ventrikül destek cihazı yerine ECMO implantasyonu yapılması ECMO implementation instead of left ventricular assist device because of right atrial thrombus detected by Intraoperative transesophageal echocardiography Mustafa Emre Gürcü, Atakan Erkılınç, Ömer Faruk Şavluk, Füsun Güzelmeriç, Deniz Cevirme, Servet İzcidoi: 10.5222/GKDAD.2016.121 Sayfalar 121 - 124 (1118 kere görüntülendi) Dilate kardiyomiyopati kalp boşluklarında genişleme ve ventrikül fonksiyonlarında azalma ile karakterizedir, trombüs oluşumuna eğilim yaratabilir ve nihayetinde embolik olaylara sebep olabilir. Kardiyak ekokardiyografi ister transtorasik isterse de transözofageal (TEE) olsun, intrakardiyak trombüsün tespit edilmesinde önemli bir araçtır. Biz 16 yaşında halsizlik, çarpıntı ve yorgunluk şikayeti ile acil ünitesine başvuran kadın hasta sunacağız. Dilate kardiyomiyopati tanısı almış olan hasta 2 yıl önce kalp nakil listesine alınmış. Satürasyonu yoğun ventilasyona rağmen anlamlı derecede düşen hastaya endotrakeal entübasyon uygulandı. Transtorasik ekokardiyografi ile sol ve sağ ventrikülde yetersizlik ve perikardiyal sıvı tespit edildi. Sol ventrikül destek cihazı takılması planlandı ama operasyonun başında intraoperatif TEE ile 5.3x2.6 cm ve 2.3x1.9 cm çaplarında sağ atriyum içerisinde yüzen hipoekoik kitleler tespit edildi. Bu nedenle operasyon kararı ECMO (ekstrakorporeal membran oksijenasyonu) implantasyonu olarak değiştirildi. Sonuç olarak, eğer operasyon öncesi yeterli hazırlık yapılamadığı takdirde intraoperatif TEE cerrahi stratejilerin planlanmasında, embolik komplikasyonların riskini azaltmada ve intraoperatif komplikasyonları azaltmada faydalı olabilir. |
EDITÖRE MEKTUP | |
7. | Serebral oksijen satürasyonu monitörizasyonunun rejyonel doku hipoksisini tespit etmedeki yeri Role of the cerebral oxygen saturation monitorization to determine the regional tissue hypoxia Ülkü Sabuncu, Ayşegül Özkökdoi: 10.5222/GKDAD.2016.125 Sayfalar 125 - 127 (6489 kere görüntülendi) Makale Özeti |Tam Metin PDF |
OLGU SUNUMU | |
8. | Sturge-Weber Sendromlu Pediyatrik Hastada Anestezi Yönetimi; Havayolu Yönetiminde Farklı Bir Yaklaşım Anaesthetic Management of A Patient with Sturge-Weber Syndrome; Different Approach to Airway Management Sedat Akbaş, Ahmet Selim Özkan, Nihat Polat, Mustafa Kadıoğlu, Mahmut Durmuşdoi: 10.5222/GKDAD.2016.128 Sayfalar 128 - 130 (1423 kere görüntülendi) Sturge-Weber Sendromu (SWS); deri, beyin ve göz ile ilgili lezyonlarla sonuçlanan, ensefalotrigeminal anjiomatozis ve konjenital deri anjiomları ile karakterize nadir görülen bir sendromdur. SWS’li hastaların hava yollarında sıkça anjiomlar görülmesinden dolayı maske ile ventilasyonda, laringoskopi ve entübasyonda çok dikkatli olunmalıdır. Zor havayolu yönetimi için alternatif havayolu gereçleri hazır bulundurulmalıdır. Bu olguda, glokom nedeniyle göz cerrahisi planlanan SWS’li pediatrik hastada anestezi yönetimi sunuldu. |