1. | Kapak Cover Sayfa I (397 kere görüntülendi) |
2. | Bilimsel Değerlendirme Kurulu Editorial Consultants Sayfalar II - III (539 kere görüntülendi) |
3. | İçindekiler Contents Sayfalar IV - V (343 kere görüntülendi) |
4. | Yayın Politikaları ve Yazım Rehberi Publication Policies and Writing Guide Sayfalar VI - XII (364 kere görüntülendi) |
DERLEME | |
5. | Karaciğer Transplantasyonunda Anestezi Anesthesia for Liver Transplantation Zeynep Ersoy, Nedim Çekmen, Adnan Torgaydoi: 10.5222/GKDAD.2021.57614 Sayfalar 111 - 130 (4486 kere görüntülendi) Ortotopik karaciğer transplantasyonu (OKT), son dönem karaciğer hastalarında (SDKH) altın standart tedavidir. SDKH’nın multisistemik fizyolojisini kavramak peroperatif transplant alıcı yönetiminde temeldir. OKT çok dinamik bir süreçtir, bu süreçte OKT hastalarında preoperatif dönemde multidisipliner yaklaşım ve optimizasyon şarttır. Bu hastaların anestezi yönetiminde hızlı dalgalanan hemodinamiye, fizyolojiye, metabolik ve koagülasyon durumuna odaklanılmalıdır. Derlememizde; literatür doğrultusunda OKT hastalarında, peroperatif ve anestezi yönetimini sunmayı amaçladık. |
ARAŞTIRMA | |
6. | Torasik Cerrahi Geçiren Geriatrik Hastalarda Amerikan Anestezistler Derneği ve Modifiye Charlson Komorbidite Skorlarının Sağkalım Değerlendirmesi Association of American Society of Anesthesiology and Modified Charlson Comorbidty Index Scores with Survival in Geriatric Patients Undergoing Thoracic Surgery Fatih Doğu Geyik, Yucel Yuce, Banu Cevik, Kemal Saracogludoi: 10.14744/GKDAD.2021.21033 Sayfalar 131 - 138 (523 kere görüntülendi) Amaç: Torasik cerrahi geçirmiş geriyatrik hastaların preoperatif American Society of Anesthesiology ve Modified Charlson Comorbidty Index skorları ile postoperatif sağkalım arasındaki ilişkiyi değerlendirmeyi amaçladık. Yöntem: Bu retrospektif çalışmaya elektif koşullarda göğüs cerrahisi geçirmiş 65 yaş ve üzeri 109 hasta dahil edildi. Bulgular: İlk iki yıl içinde ölen hastaların daha yüksek American Society of Anesthesiology III-IV skorları (p=0.03), daha yüksek Modified Charlson Comorbidty Index skorları (p=0.04) ve daha düşük hemoglobin ve hematokrit değerleri (sırasıyla p=0.02 ve p=0.005) vardı. Geriyatrik hastalar arasında Modified Charlson Comorbidty Index skorlarının iki yıllık mortaliteyi öngörmede anlamlı derecede etkili olduğunu bulduk (AUC=0.648,% 95 CI: 0.516-0.780, p=0.02). ROC analizinde, Modified Charlson Comorbidty Index için en iyi kestirim değeri 7 olarak bulundu (duyarlılık: %79.7, özgüllük: %44.4). Tartışma: Cerrahi prosedür için hastaların dikkatli seçimi, ileride mortalitede iyileşmeye katkıda bulunabilir. Preoperatif testlerdeki iyileştirmeler ile ayrıntılı hasta seçimi yapılmaya devam edilmelidir. |
7. | Pulmoner Endarterektomi Operasyonlarında Anestezi ve Komplikasyonların Yönetimi Management of Anesthesia and Complications in Pulmonary Endarterectomy Operations Atakan Erkılınç, Pınar Karaca Baysaldoi: 10.5222/GKDAD.2021.43760 Sayfalar 139 - 146 (1138 kere görüntülendi) Amaç: Kronik tromboembolik pulmoner hipertansiyon pulmoner vasküler yatakta meydana gelen obstrüksiyonlara bağlı gelişen kronik progresif bir hastalıktır. PEA ise; pulmoner arterdeki tromboembolik materyalin etkilenen damar yapılarından eksize edilerek yapıldığı kronik tromboembolik pulmoner hipertansiyon tanımlanmış cerrahi yöntemidir. Amacımız merkezimizde gerçekleştirilen PEA ameliyatlarındaki anestezi yönetimini ve komplikasyonlar karşısındaki yaklaşımlarımızı paylaşmaktır. Yöntem: 2017-2020 Haziran ayları içerisinde yapılan 200 tane PEA olgusunun verileri retrospektif olarak incelendi. Hastaların demografik verileri, preopretif solunum fonksiyon testleri, kardiyak kateterizasyon bulguları, peroperatif kardiyak output ölçüm değerleri, aortik kros klemp süreleri, ekstübasyon süreleri, yoğun bakım kalış süreleri, hastane yatış süreleri ve gelişen komplikasyonlar kaydedildi. Bulgular: Hasta yaşlarının ortalama değeri 50.8, kadın/erkek oranı ise 108/92’dir. Hastaların indüksiyon sonrası yapılan termodilüsyon ölçümlerinde KO, PVR ve mPAP ortalama değerleri sırasıyla 4.4 l/min, 594 dyn/s/cm-5, 40 mmHg olarak saptanmıştır. Sternum kapatıldıktan sonra yapılan ölçümler ise yine aynı sırayla 6 l/min, 241 dyn/s/cm-5 ve 28 mmHg olarak belirtilmiştir. Hastaların yoğun bakım yatış süresi 4 gündür. Hasta grubumuzda %21 oranında rezidüel pulmoner hipertansiyon, %10 oranında reperfüzyon pulmoner ödem ve %4 oranında ise pulmoner kanama olmuştur. Sonuç: PEA cerrahisinde dünyada deneyimli merkez sayısı oldukça azdır. PEA cerrahisi anestezi yönetimi ve komplikasyonlarının tedavisi oldukça zordur. Bu nedenle PEA cerrahisi deneyimli merkezlerde uygulanmalıdır. |
8. | Pediyatrik Kalp Cerrahisi Anestezisinde Remifentanil ve Fentanilin İntraoperatif Hemodinamik Etkilerinin Karşılaştırılması Comparison of the Intraoperative Hemodynamic Effects of Remifentanil and Fentanyl in Pediatric Cardiac Surgery Anesthesia Osman Uzundere, Fikret Salik, Cem Kıvılcım Kaçar, Aylin Erkul, Mustafa Bıçak, Onur Doyurgan, Fatih Özdemirdoi: 10.5222/GKDAD.2021.42650 Sayfalar 147 - 154 (1282 kere görüntülendi) Amaç: Bu prospektif gözlemsel çalışmanın amacı, pediyatrik kalp cerrahisinde intraoperatif analjezik olarak kullanılan remifentanil ve fentanilin hemodinamik etkilerini karşılaştırmaktı. Yöntem: Hastalar intraoperatif analjezi amacıyla sürekli intravenöz remifentanil infüzyonu uygulananlar (Grup R) ve aralıklı intravenöz fentanil uygulananlar (Grup F) üzere iki gruba ayrıldı. Gruplar hemodinamik özellikler ve intraoperatif komplikasyonlar açısından karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen hastalarda en sık görülen doğumsal kalp patolojisi ventriküler septal defektlerdi (% 32). İntraoperatif komplikasyonlar 21 hastada (%40) meydana geldi ve en sık görülen komplikasyon ventriküler fibrilasyondu (6 hasta, %11,5). Her iki gruptaki hastalar intraoperatif hemodinamik göstergeler açısından karşılaştırıldığında, Grup R’deki hastaların sternotomi sonrası ortalama arteriyel basınç değerleri Grup F’deki hastalara göre anlamlı olarak düşüktü (p=0,034). Diğer hemodinamik göstergeler açısından iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamadı. İki grup intraoperatif komplikasyonlar açısından karşılaştırıldığında, Grup F’de komplikasyon gelişen hasta sayısı daha yüksek olmasına rağmen fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,1). Sonuç: Bu çalışma sonucunda pediyatrik kalp cerrahisi geçiren hastalarda intraoperatif hemodinamik stabilitenin sağlanmasında remifentanilin fentanil kadar etkili olduğu saptanmıştır. |
9. | Karotis Arter Stenozunda Cerrahi Endarterektomi ile Endovasküler Stent İmplantasyonunun Orta ve Geç Dönemde Morbidite ve Mortalite Sonuçlarının Karşılaştırılması Comparison of Mid-, and Late- Term Morbidity and Mortality Results of Surgical Endarterectomy Versus Endovascular Stent Implantation in Carotid Artery Stenosis Ismail Selcuk, Nehir Selcuk, Murat Fatih Can, Ahmet Turan Yılmazdoi: 10.5222/GKDAD.2021.63496 Sayfalar 155 - 160 (1641 kere görüntülendi) Amaç: Karotis arter darlığı serebrovasküler olaylarda önemli bir etyolojik nedendir ve tedavisinde endarterektomiye alternatif stent implantasyonu günümüzde yaygın uygulanmaktadır. Bu çalışmada karotis arter stenozu nedeniyle endarterektomi ve stent implantasyonu uyguladığımız hastaların orta ve geç dönem sonuçlarını karşılaştırdık. Yöntem: Kliniğimizde 2008 ve 2014 yılları arasında karotis arter darlığı nedeniyle endarterektomi (Grup A, no: 27) ve endovasküler stent (Grup B, no: 22) implantasyonu yapılan hastalar çalışmaya dahil edildi. Tüm fizik muayeneleri, laboratuvar verileri ve radyolojik görüntülemeleri hastane veri tabanından kayıt altına alındı. Her iki grupta da orta (1-12 ay) ve uzun (> 12 ay) dönemde gelişen morbidite ve mortaliteler retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: Orta dönemde; Grup A’da nörolojik komplikasyon ve restenoz görülmezken, Grup B’de 2 hastada (%9,09) inme, 2 hastada (%9,09) restenoz görüldü. Geç dönemde; Grup A’da nörolojik komplikasyon görülmezken, Grup B’de 3 hastada (%13,63) (p=0,048) inme, Grup A’da 1 hastada, Grup B’de 5 hastada (%3,7 ve %22,72, p=0,043) restenoz görüldü. Sonuç: Karotis arter revaskülarizasyonunda endarterektomiyi ilk tercih olarak önermekteyiz. Perkütan yaklaşımları ise özellikle rekürren İKA stenozu olan ve distal karotis arter lezyonu olan yüksek riskli hastalarda öneriyoruz. |
10. | Genel Anestezi Altında Endovenöz Lazer Ablasyonunda Preemptif İntravenöz İbuprofen ve Parasetamolün Postoperatif Analjezi Etkinliğinin Karşılaştırılması Comparison of Postoperative Analgesia Efficacy of Preemptive Intravenous Ibuprofen and Paracetamol in Endovenous Laser Ablation under General Anesthesia Onat Bermede, Volkan Baytaşdoi: 10.5222/GKDAD.2021.82712 Sayfalar 161 - 165 (520 kere görüntülendi) Amaç: Venöz yetmezlik tedavisinde endovenöz teknikler çok sık uygulanmaktadır. Bu çalışmanın amacı, genel anestezi altında endovasküler lazer ablasyon uygulanacak hastalarda preemptif intravenöz ibuprofen ve parasetamolün akut ağrı skorları, opioid tüketimi ve hasta memnuniyeti üzerine etkilerini karşılaştırmaktır. Metod: İndüksiyondan sonra Grup P’de 1 g Parasetamol ve Grup I’de 800 mg Ibuprofen ayrı bir intravenöz yolla yavaş infüzyon olarak uygulandı. Her iki ilaç taburculuğa kadar 6 saatte bir tekrarlanandı. Ağrı şiddeti için PACU'da ve ameliyat sonrası birinci, ikinci, altıncı saatlerde vizüel analog skala (VAS) kullanıldı. Akut ağrı durumunda (VAS ≥ 40) tedavi amaçlı 1 mg intravenöz morfin uygulandı. Taburculuk öncesi VAS skorları, hastanede kalış süresi, toplam opioid tüketimi ve hasta memnuniyeti değerlendirildi. Bulgular: Toplam 82 hasta (Grup P'de 42 ve Grup I'de 40) dahil edildi. VAS skorları arasında fark yoktu. Toplam morfin tüketimi Grup P'de 0,33 ± 0,47, Grup I'de 0,30 ± 0,43 idi (p = 0,42). Hastanede kalış süresi Grup P'de 6,4 ± 1,7 saat, Grup I'de 6,2 ± 1,4 saat idi (p = 0,51). Taburculukta değerlendirilen hasta memnuniyet durumu benzer bulundu. Sonuç: Genel anestezi altında EVLA uygulanan hastalarda preemptif intravenöz parasetamol ile ibuprofen arasında postoperatif akut ağrı skorları ve opioid tüketimi açısından fark yoktur. Bu tip ameliyatlarda her iki ilaç da güvenle uygulanabilir. |
11. | NIV sırasında Uzun Süreli Deksmedetomidin Kullanımının Yaşa Bağlı Hemodinamik Etkileri Age-related Hemodynamic Effects of Long-term Use of Dexmedetomidine During NIV. Lerzan Dogan, Duygu Emine Guduk, Ilkay Kisa Ozdemir, Tugce Sarikayadoi: 10.5222/GKDAD.2021.69370 Sayfalar 166 - 170 (541 kere görüntülendi) Amaç: Yoğun bakım ünitesinde sedasyon ajitasyon ve strese yanıtını baskılamak ve non-invaziv ventilasyon gibi tıbbi müdahaleleri kolaylaştırmak açısından önemli rol oynar. Bu çalışmada amaç, yoğun bakımda akut solunum yetmezliği nedeniyle non-invaziv ventilasyon desteği alan hastalarda uzun süreli deksmedetomidin kullanımının yaşa bağlı hemodinamik etkilerini incelemek. Yöntem: Hastane elektronik tıbbi kayıtlarından yaş, ek hastalık, deksmedetomidin dozları, hemodinamik parametreler, vazopressör kullanımı ve yoğun bakım kalış süresi gibi veriler kaydedildi. Azalmış ventriküler kontraktilite, hipotermi, septik şok, endokrin patolojiler ve beyin cerrahisi hastaları doğrudan hemodinamik instabiliteye neden olabileceklerinden çalışma dışı bırakıldı. Bulgular: Hastalar dört grup halinde değerlendirildi: 18-39 (Grup I), 40-64 (Grup II), 65-80 (Grup III) ve >80 yaş (Grup IV). Seksen beş yaş ve üzerindeki ileri yaşlı hastaların deksmedetomidin başlangıcını takiben ortalama arter basıncında diğer gruplardan daha fazla azalma saptanmıştır (p=0.005*). Vazoaktif ajan kullanımı da aynı şekilde 85 yaş üstü olan hastalarda daha fazla görülmüştür (% 54,2, p=0,005). Yaş arttıkça, hipotansiyon ve vazopresör ihtiyaçlarının da arttığı saptanmıştır. Sonuç: Deksmedetomidin yoğun bakımda NIV sırasında sedasyon gereksinimlerini karşılar. Yükleme dozu olmasa dahi hemodinamik dengesizlik gözlemlenebilir, bu nedenle yakın izlem gereklidir. Yaşlılarda deksmedetomidin mümkün olan en düşük dozda başlatılmalı ve cevaba göre titre edilmelidir. |
12. | Şiddetli COVİD-19 Hastalarında DMAH (Düşük Molekül Ağırlıklı Heparin) Doz Farklılıklarının Etkileri Effects of Differences in Doses of Low-Molecular Weight Heparin in Severe COVID-19 Patients Mine Altınkaya Çavuş, Hafize Savdoi: 10.5222/GKDAD.2021.48343 Sayfalar 171 - 174 (1300 kere görüntülendi) Amaç: Şiddetli COVİD-19 hastalarında göze çarpan en önemli klinik bulgu endotel hasarıdır. Bu nedenle şiddetli COVİD-19 hastalarına antikoagülanların (heparin gibi) aktif olarak uygulanması önerilmektedir. Bu çalışmada amaç, tedavide kullanılan DMAH doz farlılıklarının, şiddetli COVİD-19 hastaları üzerindeki etkilerini araştırmaktır. Yöntem: Çalışma, 3. basamak yoğun bakım ünitesinde, retrospektif olarak yapıldı. PCR (Polimeraz zincir reaksiyonu) pozitif (+) hastalar çalışmaya dâhil edildi. Hastaların demografik verileri, hastanede ve yoğun bakımda kalış süreleri, yoğun bakım yatışlarının son günündeki laboratuvar değerleri (D-dimer, CRP, kreatinin), mortalite ile invaziv mekanik ventilatör gereksinimleri kaydedildi. Grup O: antikoagülan almayan, grup 1: günde 1 doz enoksaparin sodyum: 40 mg (4000 anti-Xa IU’ya eşdeğer), grup 2: günde 2 doz enoksaparin sodyum: 1 mg/kg alan hastalardan oluşuyordu. Bulgular: Çalışmaya toplam 191 hasta dâhil edildi. Hastalardan %45’i kadın (n: 86), %55’i erkekti. Ortalama yaş 67.6±13.8 olarak bulundu. Hasta sayıları; Grup 0: 12, Grup 1: 90, Grup 2: 89 idi. Grup 0’da 7 günlük mortalite %50, Grup 2’de %22,2, Grup 3’te %23,5 olarak saptandı (p değeri <0,05). Sonuç: COVİD-19’lu kritik hastada yapılan yakın tarihli bir akciğer diseksiyonu raporunda; pulmoner küçük damarları tıkanma ve mikrotromboz oluşumu gösterilmiştir. DMAH’in profilaktik dozları daha sık kullanılmaktadır. Bazı çalışmalarda, septik hastaların erken teşhis ve spesifik tedaviden yarar sağlayabileceği öne sürülmüştür. Sonuç olarak, mobilizasyonu sınırlı olan ağır COVİD-19 hastalarında DMAH’in tüm dozları morbidite ve mortaliteyi azaltır. |
EDITÖRE MEKTUP | |
13. | Koroner Arter Cerrahisinde Yoğun Bakımda Kalış Süresinin Esas Belirleyicisi İnme Midir? Is Stroke The Main Determinant Of The Intensive Care Stay Duration In Coronary Artery Surgery? Seher İrem Kıran, Fevzi Toramandoi: 10.5222/GKDAD.2021.03780 Sayfalar 175 - 176 (486 kere görüntülendi) Makale Özeti |Tam Metin PDF |
OLGU SUNUMU | |
14. | Yoğun Bakımda Hastamın İdrarı Niçin Yeşil Oldu ? Why My Patient's Urine Was Green in Intensive Care Unit ? Ezgi Balıkoğlu, Ahmet Arıkanoğlu, Ahmet Salih Tüzen, Elif Gözde Doktaş, Senem Girgin, Nagihan Karahan, Murat Aksundoi: 10.5222/GKDAD.2021.66933 Sayfalar 177 - 179 (557 kere görüntülendi) Giriş: İdrar analizi, yoğun bakım ünitesinde (YBÜ) hasta takibinin önemli bir parçasıdır. BU olgu sunumunda yoğun bakım ünitemizde gördüğümüz yeşil renkli idrar görüntüsünü ve buna sebep olabilecek durumları incelemeyi amaçladık. Olgu: 70 yaşında erkek hasta multilobar pnömoni nedeniyle yoğun bakım ünitemize başvurdu. İzleminde solunum sıkıntısı nedeniyle entübe edildi ve sedasyon için 15 mcg-1kg-1dk propofol infüzyonu başlandı. 16 saat sonra idrarın yeşil olduğu görüldü. İdrarda renk değişikliğine neden olabilecek faktörler değerlendirildi. Literatürdeki benzer vakalar nedeniyle infüzyon durduruldu. Olguya verilen toplam propofol miktarı 1200 mg’dı. İlacın kesilmesinin ardından 8 saat sonra idrar renginin normale döndüğü görüldü. Sonuç: Propofolün nadir bir yan etkisi idrar renginin değişmesidir. Fenolik metabolitlerin atılımı hepatik klirensi aştığında idrar rengi değişebilir. Anestezi indüksiyonu veya sedasyon dozlarında bile görülebileceği bildirilmektedir. Gereksiz testlerin önlenmesi için propofol uygulamasının idrar rengini değiştirebileceğini, bunun önemli bir sorun olmayacağını ve ilacın kesilmesiyle rengin normale dönebileceğini bilmek önemlidir. |
15. | Yoğun Bakımda Trakeal Kurut Kaynaklı Zor Entübasyon Olgusuna Yaklaşım Approach To A Difficult Intubation Case Caused by Tracheal Occlusive Secretions in ICU Hatice Dilek Özcanoğlu, Başol Baydoi: 10.5222/GKDAD.2021.22590 Sayfalar 180 - 182 (1190 kere görüntülendi) Zor havayolu, diğer bir deyişle trakeal entübasyonda güçlük yaşanması günlük pratikte oldukça sık karşılaşılabilen bir durumdur. Bilinmeyen veya beklenmeyen zor havayolu ile karşılaşıldığında hastaya hızlı bir şekilde müdahale edilerek sürecin etkin yönetilmesi hayat kurtarıcıdır. Bu olgu sunumunda kalp kapak cerrahisi operasyonu geçiren ve ekstübasyon sonrası yoğun bakım takibi sırasında trakeal kurut nedeniyle solunum sıkıntısı gelişerek tekrar entübasyon ihtiyacı doğan bir hasta sunulmuştur. Hastadaki beklenmedik zor entübasyon durumu, hızlı ve uygun yaklaşım ile etkin bir şekilde yönetilmiştir. |