1. | Kapak Cover Sayfa I (565 kere görüntülendi) |
2. | Bilimsel Değerlendirme Kurulu Editorial Consultants Sayfalar II - III (607 kere görüntülendi) |
3. | İçindekiler Contents Sayfalar IV - V (518 kere görüntülendi) |
4. | Yayın Politikaları ve Yazım Rehberi Publication Policies and Writing Guide Sayfalar VI - XII (610 kere görüntülendi) |
ARAŞTIRMA | |
5. | Torakotomi Yapılan Hastalarda Sürekli Erektör Spina Düzlem Bloğunun Analjezik Etkinliğinin Değerlendirilmesi Evaluation of Analgesic Effectiveness of Continuous Erector Spina Plane Block in Patients Undergoing Thoracotomy Fatih Doğu Geyik, Tahsin Şimşek, Kutlu Hakan Erkal, Yucel Yuce, Kadir Burak Özer, Kemal Tolga Saracogludoi: 10.5222/GKDAD.2020.93899 Sayfalar 189 - 196 (1073 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Erektör omurga düzlem bloğu (ESPB), erektör omurga kasına derinlemesine enjekte edilen bir lokal anesteziktir. Ağrı tedavisi için nispeten basit ve güvenli bir tekniktir. Ağrı kesmede yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu randomize, kontrollü çalışma, ESPN ve interkostal blok uygulamalarının göğüs cerrahisindeki etkinliğini karşılaştırmaya devam etmeyi bildirmeyi amaçlamaktadır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya elektif torakotomi ve Video Destekli Göğüs Cerrahisi yapılması planlanan 40 hasta dâhil edildi. Birinci gruptaki hastalara erektör omurga düzlem bloğu uygulandı. İkinci grupta interkostal blok (ICB) uygulandı. ESPB grubunda istirahat ve hareketli ağrı skorları ameliyat sonrası erken dönemde ICB grubuna göre daha düşüktü. Postoperatif dönemde ESPB grubunda ilk analjezik gereksinim süresi daha uzundu. BULGULAR: İlk analjezi gereksinimi açısından gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p <0,001). Tramadol hidroklorür sayısında ve deksketoprofen kullanımında farklılık yoktu. İkinci saat hariç tüm zaman dilimlerinde ICB grubunda statik VAS değerinin daha yüksek olduğu ve bu farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. Dinamik VAS değerleri; Tüm zaman dilimlerinde İDB grubunun ESPB grubuna göre daha yüksek olduğu belirlendi. Dinamik VAS değerleri, ICB grubunda üçüncü saatten sonraki yirmi dördüncü saate kadar istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu. TARTIŞMA ve SONUÇ: Torasik cerrahide yapılan ESPB, postoperatif analjezi planı için çok etkilidir. Birkaç komplikasyon da kaydedildi. |
6. | Torasik Cerrahi Geçiren Hastalarda Preoperatif Aneminin Postoperatif Morbidite ve Mortaliteye Etkisi The Effect of Preoperative Anemia on Postoperative Morbidity and Mortality in Patients Undergoing Thoracic Surgery Ayten Saraçoğlu, Didem Gungor Arslan, Tunç Laçin, Esra Yamansavcı Şirzai, Hasan Batirel, Christian Fenger-Eriksen, Mustafa Yüksel, Zuhal Aykacdoi: 10.5222/GKDAD.2020.73644 Sayfalar 197 - 203 (913 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Anemi, göğüs cerrahisi geçiren hastalarda demir eksikliği, kronik hastalık ve iyatrojenik olmak üzere üç ana risk faktörü nedeniyle sık görülmektedir ve bunların tümü önlenebilir ve tedavi edilebilirdir. Hipotezimiz anemi insidansının beklenenden yüksek olabileceği ve perioperatif komplikasyonlarla ilişkili olabileceği yönündeydi. YÖNTEM ve GEREÇLER: Toplam 107 yetişkin hastaya ait veriler nihai analize dahil edildi. Demografik özellikler, ameliyat öncesi ve sonrası laboratuvar bulguları, komorbiditeler, kan transfüzyon oranları, komplikasyonlar, mortalite, cerrahi türü, re-eksplorasyon oranı, hastanede kalış süresi kaydedildi. BULGULAR: Anemi insidansı% 43.9 iken erkeklerde% 57.4 ile daha yüksekti. Anemik hastaların hastanede kalış süreleri anlamlı derecede uzun, YBÜ'ye yatış oranları daha yüksek, ameliyat öncesi ve sonrası kreatinin düzeyleri daha yüksek ve ameliyat sonrası Hb, Htc ve ameliyat öncesi INR düzeyleri daha düşüktü (p <0,05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Ölüm oranı etkilenmese de, anemi daha yüksek YBÜ'ye yatış oranı ve daha uzun hastanede kalış ile ilişkiliydi. Anemiye bağlı perioperatif komplikasyonları azaltmak için göğüs cerrahisi hastalarında preoperatif aneminin tedavi edilmesi düşünülmelidir. |
7. | Tek-port, Bilateral ve Supin Pozisyonda Uygulanan Video-yardımlı Torakoskopik Sempatektomi Operasyonları Sonrası İV morfin Yeterlimidir? Is Intravenous Morphine Alone Effective for Postoperative Analgesia in Bilateral, Single-port Video-Assisted Thoracoscopic Sympathectomy Performed in the Supine Position? Semih Uğuz, Davud Yapıcıdoi: 10.5222/GKDAD.2020.47135 Sayfalar 204 - 212 (835 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Torakoskopik sempatektomi için son yıllarda, supin pozisyon ve tek port kullanılarak, klips uygulaması ile gerçekleştirilen ameliyat yöntemi tanımlanmıştır. Bu yöntemle daha az doku hasarı oluştuğundan daha az ağrı beklenebilir. Bu çalışmada tek port, supin pozisyonda ve klips yöntemiyle uygulanan Torakoskopik Sempatektomi ameliyatlarında, postoperatif analjezi için tek başına İV morfin uygulamasının yeterli olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamızda Ocak 2017-Aralık 2019 tarihleri arasında, bu yöntemle gerçekleştirilmiş 28 torakoskopik sempatektomi hastasının dosyaları geriye dönük olarak tarandı. Anestezi indüksiyonu sonrası 3 ml serum fizyolojik içine 0.6 mg İntratekal morfin uygulanan (Grup ITM, n=14) ve İntratekal girişim uygulanmayan (Grup HKA, n=14) hastalar olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Her 2 gruba Hasta Kontrollü Analjezi (HKA) ile İV morfin, 1 mg bolus 30 dk. kilitli kalma süresi şeklinde postoperatif verilmiştir. Postoperatif İV morfin tüketimi ve VAS değerleri; ekstübasyonda, 6, 24 ve 48. saatlerde kaydedildi. BULGULAR: Hastaların demografik ve operatif verileri açısından istatistiksel bir fark saptanmadı. Ekstübasyon sonrası ve postoperatif 6. saat ağrı skorları, ITM uygulanan hasta grubunda, HKA grubuna göre, istatistiksel açıdan anlamlı düşük bulundu. ITM uygulanmayan grupta, postoperatif ilk 24 ve 48. saatteki İV morfin tüketimleri istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Ameliyat sonrası 48 saatlik takipte hiçbir hastada VAS>4 gözlenmedi. Gruplar arasında hastanede kalış süresi ve analjezi yöntemine bağlı komplikasyon açısından anlamlı fark bulunmadı. TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak, bu çalışma; supin pozisyon, tek port ve klips yöntemiyle gerçekleştirilen torakoskopik sempatektomi ameliyatları sonrası ağrı yönetiminde, ITM ile yeterli bir analjezi sağlansa da, İV HKA yöntemiyle morfin uygulamasının yeterli olabileceği ve bu yöntemle ameliyat edilecek hastalarda, rejyonel bir girişimin gerekmeyebileceği kanısındayız |
8. | Torakotomi Ameliyatı Öncesi Ağrı Eğitiminin Postoperatif Ağrı Düzeylerine Etkisi The Effect of Pain Training Before Thoracotomy Operation on Postoperative Pain Levels Emel Gündüz, Hakan Keskindoi: 10.5222/GKDAD.2020.37029 Sayfalar 213 - 220 (1095 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Postoperatif ağrı tüm dünyada hastaların sıklıkla yakındığı bir durumdur. Çalışmamızda, elektif torakotomi ameliyatı öncesi hastaların ağrı eğitiminin torakotomi sonrası dönemde ağrı düzeylerine etkisini araştırmayı amaçladık. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya herhangi bir nedenle torakotomi uygulanacak 100 hasta dâhil edildi. Çalışma grubuna torakotomiden 24-48 saat öncesinde; postoperatif oluşabilecek ağrı ve ağrının kontrolünün nasıl sağlandığı, hastanın ağrıyı azaltmak amaçlı neler yapabileceğini içeren 20 ile 30 dakika süren bir eğitim verildi. Hastalar ağrı konusunda eğitim verilen ve verilmeyen olarak iki gruba ayrıldı. Ekstübasyon saati 0 olarak kabul edildi. 4, 8, 12, 16, 20 ve 24. saatlerde hastalara vizuel ağrı skalası (VAS) üstünden ağrıları soruldu. Aynı saatlerde solunum sayısı, tansiyon, kalp hızı ve oksijen saturasyon düzeyleri kayıt altına alındı. BULGULAR: İki grup arasında vizuel ağrı skorlamasının karşılaştırılmasında 4. saatte ölçülen değerler anlamsız, daha sonraki değerler istatistiksel olarak anlamlı çıkmıştır TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmanın sonuçlarına göre; torakotomi operasyonu öncesi ağrı eğitiminin hastalarda postoperatif vizüel ağrı skorlarını giderek azalttığını göstermiştir. |
9. | Pediyatrik Rijit Bronkoskopide Uygulanan Farklı Rokuronyum Dozlarının Klinik Etkileri Clinical Effects of Different Rocuronium Doses Used in Pediatric Rigid Bronchoscopy Sema Şanal Baş, Yeliz Kılıçdoi: 10.5222/GKDAD.2020.27147 Sayfalar 221 - 227 (933 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Yabancı cisim aspirasyonu ile başvuran çocuklarda tanı ve tedavi için uygulanan bronkoskopi genel anestezi altında yapılmaktadır. Biz burada rijit bronkoskopi yapılan çocuk hastalarımızda rokuronyumu değişen dozlarda kullanarak en ideal ve güvenli dozu belirlenmeyi amaçladık. YÖNTEM ve GEREÇLER: Yabancı cisim aspirasyon nedeni ile başvuran ve rijid bronkoskopi yapılan çocuk hastalar çalışmaya dahil edildi. 60 çocuk hastanın 19 kız, 41 erkek yaşları 6 ay-6 yaş arasında retrospektif olarak çalışmaya alındı. Rocuronium 0.3 mg/kg (ED 95) alan hastalar Group I, rocuronium 0.45 mg/kg (1.5 x ED95) Group II, rocuronium 0.6 mg/kg (2xED95) alanlarda Group III olarak gruplandırıldı. Hastalar anestezi süresi, bronkoskopi süresi, vücut hareketliliği, ek ilaçlar ve komplikasyon gelişimi açısından değerlendirildi. BULGULAR: Anestezi süresi grup III’de diğer gruplara göre daha uzundu. Bronkoskopi uygulamasında vücut hareketliliği, bronkospazm, laringospazm ve hipoksemi açısından gruplar karşılaştırıldığında Grup I’ de yan etkiler anlamlı olarak farklı bulundu. Grup II' de anestezi süresi ve advers etkiler anlamlı olarak az bulundu. TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızda pediatrik rijit bronkoskopi için farklı roküronyum dozları kullanılmıştır. Pediyatrik rijit bronkoskopi hastalarında roküronyum dozunun 0,45 mg / kg ile hızlı kas gevşemesi ve güvenli ventilasyonla yapılabileceğini düşünmekteyiz. |
10. | Transtorasik Ekokardiyografinin Spinal Anestezi Sonrası Hipotansiyonu Öngörmede Değeri Value of Transthoracic Echocardiography in the Prediction of Post-spinal Anesthesia Hypotension Ferdi Gülaştı, Sevil Gülaştı, Ibrahim Girgin, Sinem Saridoi: 10.5222/GKDAD.2020.25349 Sayfalar 228 - 235 (958 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Spinal anestezi (SA), sempatik denervasyon nedeniyle hipotansiyona yol açabilir, bu da periferik vazodilatasyon ve intravasküler kanın yeniden dağılımının bir sonucu olarak kalbe venöz dönüşte azalmaya neden olur. Transtorasik ekokardiyografi (TTE), kalp rezervini ve fonksiyonlarını görselleştirmek için invaziv olmayan ve kullanımı kolay bir yöntemdir. TTE ile elde edilen parametrelerin SA sonrası hipotansiyon gelişimini belirleyici olup olmadığını değerlendirmeyi amaçladık. YÖNTEM ve GEREÇLER: Kasık fıtığı ameliyatı geçirecek SA altındaki, ASA fiziksel durumu I-II olan ve klinik olarak tanınan kardiyovasküler hastalığı olmayan 18-80 yaş arası 42 hasta çalışmaya dâhil edildi. Her hastaya ameliyattan 30 dk. önce TTE uygulandı ve intraoperatif hemodinamik parametrelerle birlikte ölçümler kaydedildi. BULGULAR: Spinal anestezi sonrası hipotansiyon durumuna göre sol ventrikül diyastol sonu çapının (LVEDD) (cm) medyanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık vardı (p=0.003); buna göre, hipotansiyon gelişmeyen hastaların LVEDD medyanı, hipotansiyonu olanlara kıyasla anlamlı derecede daha büyüktü. Benzer olarak sağ ventrikül (RV) global fonksiyonunu gösteren RV triküspit anüler düzlem sistolik hareket (TAPSE) medyanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark ortaya çıktı. SA sonrası hipotansiyon durumuna göre (p=0.001); buna göre, hipotansiyonu olmayan hastalar, hipotansiyonu olanlara kıyasla daha büyük bir RV-TAPSE medyanına sahipti. Sağ ventrikül diastolik fonksiyonlarından biri olan izovolümetrik gevşeme zamanı (RV-IVRT) medyanları arasındaki fark, SA sonrası hipotansiyon durumuna göre yine istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0.025). TARTIŞMA ve SONUÇ: Preoperatif TTE ile ölçülen TAPSE, RV-IVRT ve LVEDD, post-SA hipotansiyon gelişimini tahmin etmek için önemli parametreler olabilir. |
11. | Yoğun Bakimda Covid-19 Hastalarina Bakan Sağlik Personelinin Anksiyete, Depresyon ve Stres Düzeyi Değerlendirilmesi Evaluation Of Anxiety, Depression and Stress Levels On Intensive Care Medical Personnel For Covid-19 Patients Ahmet Sari, Sencan Sertçelik, Mustafa Efendioglu, Aytekin Kaymakcı, Osman Ekincidoi: 10.5222/GKDAD.2020.69345 Sayfalar 236 - 243 (978 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma, COVID-19 hastaları üzerinde çalışan YBÜ personelinde anksiyete-depresyon-stres düzeylerindeki değişiklikleri erken belirlemeyi, sağlık personelinin işleri sırasında kendilerini güvende ve zihinsel olarak rahat hissedebilmeleri için önlemler almayı amaçlamaktadır. YÖNTEM ve GEREÇLER: COVID-19 hastalarını YBÜ’mize kabul etmeye başladıktan 1 ay sonra, standart ölçekler (algılanan stres ölçeği, beck anksiyete ve beck depresyon) kullanarak sağlık personelinde yukarıda belirtilen değişiklikleri belirlemek için bir anket planladık. Anket formları yoğun bakım ünitemizde 102 kişi tarafından dolduruldu. BULGULAR: Depresyon oranı (60 [% 58,8]), anksiyete (69 [% 67.6]) ve algılanan stres ölçeği düzeyi 29,92±6,86 idi. Erkeklerin algılanan stres ölçeği puanları istatistiksel olarak kadınlardan anlamlı derecede düşüktü. Diğer gruplarla karşılaştırıldığında daha önce psikiyatrik destek alan bireylerde depresyon oranı 6 hastanın 5’inde (% 83.3), anksiyete 6 hastanın 6’sında (% 100) daha yüksekti. Erkeklerde beck anksiyete oranı (% 51.4) kadınlara (% 76.1) göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşüktü. Çocuklu sağlık personelinde de benzer şekilde anksiyete prevalansı (% 76.2) daha yüksekti. TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu salgınlar gelecekte yeniden ortaya çıkabilir ve daha zorlu olgular yaratabilir. Bu nedenle ülkeler, bu alanlarda ve toplumda ciddi psikolojik sorunları önlemek için sağlık sistemlerini, özellikle de sağlık çalışanlarını, ani aşırı yüklenmelere karşı hazırlamalıdır. Sağlık personeli, zihinsel sorunlara karşı destek almalı ve gelecekteki olgularda daha fazla travma ve etkiyi önlemek için periyodik eğitim almalıdır. Ayrıca salgın ortamlarda kadın sağlık personelinde sık karşılaşılan psikolojik sorunların üstesinden gelmek için önleyici tanı ve tedavi çalışmaları yapılmalıdır |
12. | Teoriden Bilime: Türkiye’de Anestezi ve Reanimasyon Asistanları Tarafından Hazırlanan Tezlerin Yayın Özellikleri From Theory to Science: Publication Characteristics of Medical Thesis Composed by Anesthesia Reanimation Residents in Turkey Sibel Yılmaz Ferhatoğlu, Türkan Kudsioglu, Nihan Yapicidoi: 10.5222/GKDAD.2020.60783 Sayfalar 244 - 249 (857 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Bir tez (MT) oluşturmak, Türkiye’de, tıpta uzmanlık eğitiminin tamamlayıcı bir bileşeni olarak kabul edilmektedir. Bu değerli bilimsel kayıtları dünya çapında kabul gören bilimsel dergilerde duyurmak, bu bilimsel verilerin erişilebilirliklerini artırmanın en güvenilir yoludur. Sunulan bu çalışmada, Türkiye’de Anesteziyoloji ve Reanimasyon (A&R) alanında yazılan MT’lerin yayın istatistiklerini ve bilimsel kalitesini incelemeyi amaçladık. YÖNTEM ve GEREÇLER: MT’ler ile ilgili verileri Türkiye Yüksek Öğretim Kurumu, Ulusal Tez Veri Bankası web sitesinden toplandı. MT’lerin yazar adı, başlığı ve anahtar kelimeleri PubMed, Google Scholar ve Türk Akademik Ağı ve Bilgi Merkezi Türk Veritabanı kullanılarak aratıldı. BULGULAR: 1975-2019 yılları arasında 3352 MT düzenlendi ve 1207 (% 36) tezin tam metnine ulaşıldı. Yayın oranı % 11.3 (n=137) idi ve bu tezlerin 76’sı (% 55.4) SCI / SCIE’de indekslenen bir dergide yayınlanmıştı. Periferik bloklar, algoloji ve poliklinik ile ilgili konulara odaklanan tezler daha yüksek yayın oranına sahipti (p=0.003; p=0.022; p=0.014, sırasıyla). Kanıt Düzeyleri ve Öneri Sistemi derecelerine göre yalnızca 21 MT’in Düzey III seviyesindeydi (%15.3). TARTIŞMA ve SONUÇ: A&R alanındaki MT’ler düşük yayın oranlarına sahiptir. Sorunun en önemli nedeni, çoğu MT’in düşük bilimsel kanıt seviyelerine sahip olmasıdır. |
OLGU SUNUMU | |
13. | Pulmoner Rezeksiyon Sonrası İntravenöz Demir Replasmanı Nedeniyle Gelişen Hayatı Tehdit Eden Hipofosfatemi, Vaka Raporu Life Threatening Rapid Onset of Hypophosphatemia Induced by Intravenous Iron Treatment Following Pulmonary Resection Eren Erdoğdu, Fahmin Amirov, Ozlem Turhan, Berker Ozkan, Zerrin Sungur, Murat Karadoi: 10.5222/GKDAD.2020.49092 Sayfalar 250 - 253 (1382 kere görüntülendi) Şiddetli hipofosfatemi, cerrahi hastalar arasında ender görülen; ciddi yorgunluk, bozulmuş kalp ve solunum fonksiyonları ile ilişkili bir elektrolit bozukluğudur. İntravenöz demir replasmanı sonra hafif hipofosfatemi görülmekle birlikte, ciddi hipofosfatemi beklenmemektedir. Bu makalede, sol paramediastinal kitle nedeniyle ameliyat edilen 76 yaşında bir kadın olgu sunuldu. Laboratuvar incelemesinde hipokromik mikrositik anemi saptandı. Aneminin düzeltilmesi amacıyla ameliyattan 2 gün önce 1.000 mg parenteral 1.000 mg ferrik karboksimaltoz uygulandı. Sol üst lobdan çıkan kitle için wedge rezeksiyon uyguladık. Ameliyat sonrası üçüncü günde hastada şiddetli hipofosfatemi ile birlikte yorgunluk, nefes darlığı ve hipoksi gelişti. Hastanın kliniği ancak yüksek doz parenteral fosfor replasmanı ile düzeltilebildi. İntravenöz demir replasmanının bu beklenmedik komplikasyonunu ve yönetiminin özelliklerini vurgulamaya çalıştık. |
14. | Yineleyen Senkop Atakları ve Kardiyak Biyomarker Yükselmesi Olan Hastalarda Normal Saptanan Bazal Görüntüleme Testleri Akut Pulmoner Emboliyi Ekarte Ettirmez Negative Baseline Imaging Does not Exclude Acute Pulmonary Embolism in Patients with Recurrent Syncopal Episodes and Cardiac Biomarker Elevation Umut Kocabas, Hakan Altay, Flora Özkalaycı, Seçkin Pehlivanoğludoi: 10.5222/GKDAD.2020.77598 Sayfalar 254 - 257 (739 kere görüntülendi) Akut pulmoner emboli (PE), yüksek mortalite ve morbiditeye sahip önemli bir vasküler hastalıktır ve senkop akut PE’nin ender görülen bir belirtisidir. Bu makalede, yineleyen senkop atakları ile birlikte yüksek kardiyak troponin ve N-terminal pro-B-tipi natriüretik peptid düzeylerine sahip olup, ilk değerlendirmede normal trans-torasik ekokardiyografi ve normal alt ekstremite derin venöz Doppler ultrasonografi bulguları saptanan 2 akut pulmoner emboli olgusu sunulmuştur. |
EDITÖRE MEKTUP | |
15. | Covid-19 Pnömonisi Olan Hastalarda Non-İnvaziv Ventilasyon Güvenle Uygulanabilir mi? Can Non-Invasive Ventilation Be Applied Safely in Patients With Covid-19 Pneumonia ? Murat Aksun, Ahmet Salih Tüzen, Seval Kılbasanlı, Esin Çetingöz, Gizem Kırbaş, Senem Girgin, Nagihan Karahandoi: 10.5222/GKDAD.2020.62533 Sayfalar 258 - 259 (831 kere görüntülendi) Makale Özeti | |
OLGU SUNUMU | |
16. | Anterior Mediasten Feokromasitoma Vakasında Anestezi Yönetimi Anesthetic Management in Anterior Mediastinal Pheochromocytoma Case Yücel Özgürdoi: 10.5222/GKDAD.2020.80775 Sayfalar 260 - 266 (900 kere görüntülendi) Paraganglioma, vücudun değişik bölgelerinde bulunabilir. Bu olgu sunumunda ender görülen anterior mediastinal paraganlioma olgusu incelenmiştir. Feokromasitoma, ameliyat içinde anestezi yönetiminde sorunlar oluşturabilir. On yedi yaşında anterior mediastinal kitlesi olan erkek hastaya ilk olarak torakoskopik tümör rezeksiyonu planlandı ardından açık torakotomiye geçildi. Preoperatif feokromasitoma tanısı olan hastaya 2’li antihipertansif ilaç kullanım öyküsü mevcuttu. İntraoperatif labil bir seyir gösteren hastanın hipertansiyon (270/140 mmHg) ve taşikardi (200 atım/dk) atakları oldu. Esmelol ve nitrogliserine infüzyonu uygulanarak müdahale edildi. Paragangliomaya bağlı feokromasitomanın teşhisi zor bir durum olabilir. Ameliyat öncesinde ve içinde alınacak kararlar ve uygun yaklaşımlar ile riskler en aza indirilebilir. |
17. | Propofol İnfüzyonu Sonrası İdrarın Yeşil Renk Değişikliği: Bir Olgu Sunumu Green Discoloration of Urine After Propofol Infusion: A Case Report Ökkeş Hakan Miniksar, Aytaç Yücel, Mustafa Said Aydogan, Füsun Kaya, Türkan Togaldoi: 10.5222/GKDAD.2020.94220 Sayfalar 267 - 271 (4176 kere görüntülendi) Propofol infüzyonu sonrası idrarda yeşil renk değişikliği geri dönüşümlü ve nadir karşılaşılan bir klinik durumdur. Yoğun bakım hastasında idrarda yeşil renk değişikliği ile karşılaşan klinisyen en başta endişe duymaktadır. Birçok klinisyen bu ender duruma yabancıdır. Burada, HELLP Sendromu ile takip edilen, postoperatif yoğun bakımda devamlı propofol infüzyonu uygulaması başladıktan 40 saat sonra idrarda yeşil renk değişikliği olan ve propofol kesildikten 6 saat sonra kendiliğinden normale dönen olgu sunulmuştur. Yaygın kullanılan propofole bağlı böyle bir geri dönüşümlü ve ender görülen klinik durumu bilmek gereksiz endişeyi azaltacak, gereksiz antibiyotik kullanımını ve laboratuvar testlerini önleyecektir. |
18. | ECMO İle Tedavi Edilen ARDS Olgusu ARDS Case Treated With ECMO Elvan Tekir Yılmaz, Duygu Demiriz Gulmezdoi: 10.5222/GKDAD.2020.08870 Sayfalar 272 - 276 (1623 kere görüntülendi) Akut Respiratuar Distres Sendromu (ARDS) bilateral radyolojik infiltrasyon ve hipoksemik solunum yetmezliği ile karakterizedir. Kırk sekiz yaşında ev hanımı pnömoni nedeniyle göğüs hastanesinde tedavi edilirken solunum sıkıntısı nedeniyle entübe edilmiş. Üç kez kardiyak arrest gelişen hastaya müdahale edilmiş yaklaşık 15 dk. CPR uygulanmış. Hasta 3. basamak yoğun bakıma kabul edildiğinde ilk kangazında ph’sı 6.9’du ve mix asidozu mevcuttu. Hasta SIMV modda MV’e bağlandı. Solunum sistemi oskültasyonunda bilateral ralleri mevcuttu. PAAC grafisinde atılmış pamuk manzarası olan hastaya ARDS ön tanısı koyuldu. İnfeksiyon hastalıkları ile konsulte edilen hastanın mevcut antibiyoterapisine zyvoxid 2x1 eklendi (avelox 1x1 meronem 2x1). Hastanın takiplerinde, kültürlerinde herhangi bir üreme saptanmadı.Hastanın giriş parametreleri WBC 45000 CRP: 11 mg/dL Sedimantasyon: 84 mg/dL. Hastanın 2 gün koruyucu ventilasyon stratejisiyle mekanik ventilatörde takip edilmesine rağmen PaO2 / FiO2<100 olması, kan gazı değerlerinin düzelmemesi üzerine ECMO tedavisi kararı verildi. Beş gün ECMO tedavisi uygulandı. Ardından extübe edilen hasta göğüs hastalıklarına devredilip komplikasyonsuz servise alındı. |
19. | Konu Dizini Subject Index Sayfa E1 (581 kere görüntülendi) Makale Özeti | |
20. | Yazar Dizini Author Index Sayfa E2 (560 kere görüntülendi) Makale Özeti | |