ARAŞTIRMA | |
1. | Koroner arter cerrahisi geçiren diyabetik hastalarda akut normovolemik hemodilüsyon uygulamasına kardiyak yanıtların transözefageal ekokardiyografi ile değerlendirilmesi Evaluation of cardiac functions to acute normovolemic hemodilution in diabetic patients undergoing coronary surgery with transoesophageal echocardiography Tülün Öztürk, Özgür Bayturan, Funda Yıldırım, İhsan İşkesen, Ömer Tetikdoi: 10.5222/GKDAD.2017.071 Sayfalar 71 - 77 (1237 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmanın amacı; koroner arter cerrahisi geçirecek, diabetik ve düşük kalp debili (EF ≤ % 40) veya normal kalp debili (EF >40) olguların, akut normovolemik hemodilüsyon uygulamasına kardiyak yanıtlarının transözefageal ekokardiyografik yöntemle değerlendirilmesidir YÖNTEM ve GEREÇLER: Hastalara TÖE 4 gruba ayrıldılar: Grup 1ANH (n: 15): Ejeksiyon fraksiyonu > % 40, ANH uygulanacak grup. Grup 1K(n: 15): Kontrol grubu, Ejeksiyon fraksiyonu > % 40, ANH uygulanmayacak grup. Grup 2ANH (n: 15): Ejeksiyon fraksiyonu ≤ 40, ANH uygulanacak grup. Grup 2K(n: 15): Kontrol grubu: Ejeksiyon fraksiyonu ≤ 40, ANH uygulanmayacak grup. TÖE bulguları, ANH uygulamadan önce ve 30 dakika sonra elde edildi. 2D ekokardiyografi ile kalbin sistolik; Sol ventrikül diyastol sonu alanı(LVEDA), sol ventrikül sistol sonu alanı(LVESA), sol ventrikül fraksiyonel alan değişimi(FAD), atım volümü(SV), kardiyak debi(CI) ve diyastolik fonksiyonları; erken mitral dolma(Em Vmax.), atriyal kontraksiyon(Am Vmax.), oranları E/A) ve deselerasyon zamanı(DZ), izovolümetrik relaksasyon zamanı( IVRT) parametreleri ölçüldü. BULGULAR: Hemodinamik ve TÖE ölçümleri, Grup 1K ve Grup 1ANH gruplarında başlangıç değerlerine göre farklı değildi. Buna karşın, LVEDA, Grup 2ANH' de ANH sonrası, başlangıç grubuna göre göre anlamlı yüksekti (p<0.001). LVESA bu gruplarda değişmedi. Grup 2ANH' da ANH sonrası, başlangıç ile karşılaştırıldığında, EmVmax. değişmedi, AmVmax. anlamı olarak arttı, E/A oranı da anlamlı olarak azaldı. (p<0.01). TARTIŞMA ve SONUÇ: Anestezi altında, normal ve düşük EF'lu diyabetik hastalarda, orta derecede akut normovolemik hemodilüsyon uygulaması, LV fonksiyonlarını bozmadan iyi tolere edildi. Ancak, atriyal fibrilasyonun varlığında düşük EF'lu kardiyak cerrahi geçirecek diyabetik hastalarda, ANH ile AmVmax. arttığı için, ANH dikkateli uygulanmalıdır. |
2. | Yoğun Bakımda Transtorasik Ekokardiyografi ve Akciğer Ultrasonografisinin tedavi üzerine etkisi The Therapeutic Impact of Transthoracic Echocardiography and Lung Ultrasonography in the Intensive Care Unit Mustafa Anıl Cömert, Sezer Öcal, Kubilay Demirağ, İlkin Çankayalı, Mehmet Uyardoi: 10.5222/GKDAD.2017.078 Sayfalar 78 - 83 (3287 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Yoğun bakım ünitelerinde yatan kritik hastalarda sıvı dengesinin belirlenmesi ve tedavilerinin düzenlenmesinde nonivaziv doğruluk değeri yüksek tanısal yaklaşımlara gereksinim devam etmektedir. Çalışmamızda yoğun bakımdaki kritik hastalarda transtorasik ekokardiyografi ve akciğer ultrasonografisinin hemodinami ve sıvı tedavisindeki önemini araştırdık. YÖNTEM ve GEREÇLER: Hastanemizde anestezi yoğun bakım ünitesinde, mekanik ventilasyon desteğinde olan 61 hastaya yoğun bakım 1. gününde yoğun bakım doktoru tarafından TTE ve akciğer USG'nu yapıldı. Hastaların klinik özellikleri, TTE ve akciğer USG bulguları ve değerlendirme süreleri kayıt edildi. Hastaların sıvı dengesi fizik muayene, hemodinamik ve TTE veriler ile değerlendirildi. Sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu, v.cava inferior çapı ve kollapsibilite indeksi sağ atrial basıncı hesaplanarak hastanın sıvı durumu, inotrop tedavisi yeniden düzenlendi veya değişiklik yapılmadı. USG değerlendirmeleri ile akciğer grafisi yada toraks bilgisayarlı tomografi bulguları karşılaştırılarak plevral effüzyon tespiti ve girişimsel işlem uygulamaları kayıt edildi. BULGULAR: 80 hastadan 19 tanesinde yeterli görüntü kalitesi elde edilemediğinden çalışma dışı bırakıldı. 61 hastanın 37 tanesinde (% 60.7) sıvı ve inotrop tedavisi yeniden düzenlendi. 61 hastanın 18 tanesinde (% 29.5) USG ile plevral sıvı tespit edildi, sekiz (% 13.1) hastaya USG eşliğinde torasentez ve/veya plevral sıvı drenajı yapıldı. Onaltı hastada (%26.2) ise herhangi bir tedavi değişikliği veya girişim uygulanmadı. TTE ve USG için değerlendirme süresi ortalama 12.98 dakika olarak kaydedildi. TARTIŞMA ve SONUÇ: TTE ve akciğer USG uygulaması yoğun bakım ünitelerinde özellik sıvı dengesinin sağlanması ve inotrop tedavisinin düzenlenmesinde, plevral effüzyon tespitinde ve girişimsel işlemlerde önemli bir rehber olmaktadır. Noninvaziv bir monitorizasyon ve yatak başı uygulanabilir olması, kısa sürede değerlendirilebilme olanağı sağlaması da önemli avantajlarıdır. |
3. | Kalp cerrahisi hastalarında santral venöz kateterlerin yerleşimi ve malpozisyon oranlarının değerlendirilmesi Evaluation of the central venous catheters access and malposition ratios in cardiac surgery Sevinç Güler, Selda Şen, Özüm Tunçyürek, Uğur Gürcün, İmran Kurt Ömürlüdoi: 10.5222/GKDAD.2017.084 Sayfalar 84 - 89 (2097 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Santral venöz kateter malpozisyon oranı,% 5 -14 olup sağ internal juguler ven için daha azdır. Çalışmamızın amacı; sağ internal juguler vene eş zamanlı olarak konulan introducer ve santral venöz kateterin yerleşim yeri ve malpozisyon oranlarını belirlemektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: 2013-2016 yılları arasında kardiyak cerrahi yapılan hastalarda santral venöz kateter yerleşimi retrospektif olarak incelendi. Kateter ucunun yeri karinanın üstünde iki bölgeye ayırıldı: Zon A, sağ atrium atrium girişi ve alt vena kava süperior ve Zon B, üst vena kava süperior ile sağ innominat ven kavşağı. Karinanın altında yerleşen kateter ucu Zon C (sağ atrium içi) olarak değerlendirildi. Vena kava süperior dışında venöz sistemde kateter yerleşimi ise malpozisyon (Zon D) olarak kabul edildi. BULGULAR: 392 hastadan; 133’ü Zon A, 121’i Zon B ve 99’u Zon C iken malpozisyon sayısı (Zon D ) 39 (% 9.94) idi. En sık izlenen venöz malpozisyon yeri vena kava inferior idi. Hastalar boylarına göre, 165 cm altında (Grup Kısa, n= 190) ve üstünde (Grup Uzun, n=202) olarak 2 gruba ayrıldığında; kısa boylu hastalarda Zon A (ideal yer) olan hasta sayısı az iken malpozisyon daha fazla idi (27 vs 12). TARTIŞMA ve SONUÇ: Çift kateter takılmasının malpozisyon üzerine etkisini gösteren bir literatüre rastlanılmamış olup çalışmamız bu alanda yapılan ilk çalışmadır. Özellikle kısa boylu hastalarda aynı vene çift santral venöz kateter tekniği ile kateter ucunun yanlış yerleşim oranının daha fazla olduğu sonucuna varıldı. |
4. | Ortopedik alt ekstremite cerrahisinde; nörostimülasyon tekniği ile ultrason tekniği kullanılarak kombine femorasiyatik blok uygulanmasının karşılaştırılması Comparison of femoral-sciatic nerve blocking in lower extremity orthopedic surgery combined with neurostimulation technique and ultrasound technique Oğuz Gökdoğan, Onur Avcı, Mehmet Caner Mimaroğlu, Sinan Gürsoy, Kenan Kaygusuz, İclal Özdemir Kol, Cevdet Düger, Ahmet Cemil İsbirdoi: 10.5222/GKDAD.2017.090 Sayfalar 90 - 96 (931 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Ortopedik alt ekstremite cerrahisinde; nörostimülasyon tekniği ile ultrason tekniği kullanılarak kombine femorasiyatik blok uygulanmasının karşılaştırılması amaçlandı. YÖNTEM ve GEREÇLER: Etik kurul onayı ve hastaların onamı alındıktan sonra ortopedik alt extremite cerrahisi geçirecek ASA I-II grubuna giren 18-65 yaş arasındaki 66 hastaya kombine femorasiyatik blok uygulandı. Hastalara nörostimülatör eşliğinde(Grup I), ultrason eşliğinde(Grup II) ve her iki teknik birlikte(Grup III) kombine femorasiyatik blok uygulandı. Her 3 gruba da siyatik bölgeden 30 ml %0,5’lik levobupivakain ve femoral bölgeden 20 ml %0,5’lik levobupivakain olmak üzere toplam 50 ml %0,5’lik levobupivakain uygulandı. Tüm hastaların ortalama kan basınçları, kalp atım hızları, periferik oksijen saturasyon değerleri blok uygulamasından önce ve uygulamadan sonra kaydedildi. Ayrıca blok uygulama süresi, hasta ve cerrah memnuniyeti, sensoriyal ve motor blok başlama ve bitiş süreleri kaydedildi. BULGULAR: Her üç gruptaki bireylerin başlangıç, 10. ve 20. dakikalar, postoperatif 2., 4., 6. ve 12. saatlerdeki VAS değerleri karşılaştırıldığında gruplar arası fark anlamlı bulundu. Her üç gruptaki bireylerin hasta ve cerrah memnuniyetleri, duyusal blok başlangıç zamanları, motor blok başlangıç zamanları, blok uygulama süreleri, duyusal blok sonlanma zamanları, motor blok sonlanma zamanları ve ilk analjezik uygulama zamanları karşılaştırıldığında gruplar arası fark anlamlı bulundu. TARTIŞMA ve SONUÇ: Kombine femorasiyatik blokajda kullanılan ultrason tekniğinin, nörostimülasyon tekniğine göre hem blok başlama ve sonlanma süresinde, ayrıca blok devamlılığında; hem de hasta ve cerrah memnuniyeti ile ilk analjezik uygulanma süresinde daha üstün olduğu kanısına varıldı. |
OLGU SUNUMU | |
5. | Acil Serviste Şiddetli Uyluk Ağrısı; Abdominal Aort Anevrizması Rüptürü Severe Thigh Pain İn Emergency Department; Ruptured Abdominal Aortic Aneurysm Mehmet İrik, İsmet Topçu, Arzu Açıkel, Tülün Öztürkdoi: 10.5222/GKDAD.2017.097 Sayfalar 97 - 100 (3884 kere görüntülendi) Abdominal aort anevrizması yüksek mortalite ve morbidite oranları nedeni ile önemli bir sağlık sorunudur. Abdominal aort anevrizmalarının çoğu rüptüre oluncaya kadar asemptomatik seyreder ve rüptüre olduktan sonra da klinik atipik seyredebilir. Atipik semptomlarla acil servise başvuran hastaların acil servis yoğunluğu içinde doğru tanı almaları güç olabilir. Yazımızda atipik semptomlarla acil servise başvuran ve yatak başı yapılan batın ultrasonografisi sonucu rüptüre abdominal aorta anevrizması saptanan bir olgu sunulmuştur. |
6. | H1N1 Şüphesi ile Sağ PnömonektomiSonrası ARDS’de Oseltamivir Kullanımının Etkisi Effect of Using Oseltamivir in ARDS After Right Pneumonectomy with Suspicious H1N1 Onur Derdiyok, Yelda Başbuğ Tezel, Çağatay Saim Tezel, Deniz Gürer, Levent Alpay, Volkan Selami Baysungur, İrfan Yalcınkayadoi: 10.5222/GKDAD.2017.101 Sayfalar 101 - 104 (1413 kere görüntülendi) Günümüzde akut respiratuar distressendromu (ARDS) patofizyolojisi ile ilgili yeterli bilgi olmamasından dolayı tedavi semptomatik ve destekleyici olmaktan ileri gidememektedir. Bu çalışmada, klinik gözlem ile viral enfeksiyon düşünülen sağ pnömonektomi sonrası ARDS meydana gelen hastada oseltamivir kullanımının sonucuna yer verilmiştir. |
7. | Geç Tanılı Konstrüktif Perikardit Sonucu Gelişen Konjestif Hepatopatide Anestezi Yönetimi Delayed Diagnosis Of Constructive Pericarditis Finalized Congested Hepatopathy: Anesthesia Management Aslıhan Aykut, Zeliha Aslı Demir, Mehlika Kuşvuran Kutay, Doğan Emre Sert, Zeki Çatavdoi: 10.5222/GKDAD.2017.105 Sayfalar 105 - 108 (2795 kere görüntülendi) Konstrüktif perikardit nadir görülen ancak diyastolik doluşlarının bozulmasına neden olarak ciddi hasar oluşturabilen klinik bir sendromdur. Bu yazıda geç tanı almış konstrüktif perikardit nedeniyle siroz tanısı konan bir olgunun perioperatif anestezi öyküsünü sunmayı amaçladık. Kırk dokuz yaş, 70kg erkek hasta, daha önce bilinç kaybı, nefes darlığı, sarılık nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Periferik ödem, asit, gastrointestinal kanama, hepatomegali, ensefalopati, antiHCV pozitifliği nedeniyle hastanın HCV sirozu + hepatik ensefalopati teşhisi kondu. Yenilenen tahlillerde HCV negatifti ve tanı tekrar gözden geçirildi. Kardilojik muayenesinde konstriktif perikardit tanısı alıp, operasyon kararı verildi. Hasta apatik, kısmen oryante, Elektroensefalogram (EEG)’da orta derecede yavaşlama ile yüksek nörolojik riski altında tutuldu. Anestezi indüksiyonu öncesi kan basıncı 114/60, kalp hızı 95, sağ-sol near infrared spektroskopi (NIRS,rSO2) 43/45, patient state index (PSI) 95, SpO297. Anestezi indüksiyonunda; Ketamin, midazolam, lidokain, fentanil, rokuronyum kullanıldı. İndiksiyonla birlikte transamin ve dobutamin infüzyonu başlatıldı. İndüksiyondan sonra sağ-sol rSO2 57/59, PSI 41, spektral kenar frekansları (SEF) 6.6 / 6.5, santral venöz basınç (CVP) 26. Transözofageal ekokardiyografi (TEE), özofagus varisleri nedeniyle yapılmak istenmedi. Ameliyat sırasında milrinon infüzyonu başlatıldı. Postoperatif 4 saat sonra ekstübe edildi, inotrop infüzyonları ise 2 gün sonra sonlandırıldı. Sol kalp pulmoner venöz dönüşü inspirasyon esnasında azalır. Bu, interventriküler septumu sola kaydırır ve sol ventrikül kavitesi ve strok volüm azalır. Strok volümdeki düşüşe verilen en önemli refleks yanıt adrenerjik uyarılmadır. Bu nedenle perioperatif dönemde adrenerjik uyarımı korumak önemlidir. Barorefleks duyarlılığında azalma da kardiyak sirozun bir bileşeni olarak gösterilmiştir. Bu nedenle, anestezi indüksiyonunun neden olabileceği adrenerjik depresyonu önlemek için indüksiyon ajanları ketamin ve dobutamin ile kombine edilmiştir. |