OBJECTIVE: Monitoring the CO2 level during open heart surgery is crucial in terms of monitoring and management of the metabolic status. In this prospective observational study, end tidal CO2 and arterial CO2 levels in adult open heart surgery was compared with transcutaneous CO2 monitoring, a non-invasive method.
METHODS: The study included 22 ASA II-III patients with an age range of 30-80 and who will undergo elective open heart surgery. Demographic data, ASA scores, and comorbidities were recorded. Along with routine monitoring of heart surgery, TcCO2 was placed on deltoid muscle and measurements were obtained pre- and post-induction, and during and following cardiopulmonary bypass (KPB) period.
RESULTS: No difference was observed between pre- and post-induction terms in all three CO2 values, a significant decrease was observed during and after cardiopulmonary bypass period in transcutaneous CO2, arterial CO2 and end tidal CO2 values.
CONCLUSION: During KPB period of heart surgery, conditions, such as hypothermia, hemodilution, and lower arterial blood pressure, may negatively affect the optimal measurement conditions, such as optimum temperature related issues, high capillary perfusions, and calibration issues. The lower TcCO2 values obtained especially during and following KPB period were thought to be caused by issues related with the device. Because of such issues with the measurement device, instead of the non-invasive CO2 measurement method, CO2 monitoring by arterial blood gas samples, which are already taken in heart surgery anesthesia with invasive artery catheterization, is thought to be a better option.
AMAÇ: Açık kalp cerrahisinde karbondioksit düzeyi takibi metabolik durumun izlenmesi ve yönetilmesi açısından önem taşır. Bu prospektif gözlemsel çalışmada erişkin açık kalp cerrahisinde end tidal CO2 ve arteriyel CO2 ile non-invaziv bir yöntem olan transkutan CO2 monitörizasyonunu karşılaştırdık
YÖNTEMLER: Elektif acık kalp cerrahisi geçirecek, ASA II-III grubu, 30- 80 yaş arası 22 hasta çalışmaya dahil edildi. Demografik özellikler, ASA skorlaması verileri, yandaş hastalıklar kaydedildi. Kalp cerrahisinin rutin monitörizasyonuna ilaveten TcCO2 cihazı probu deltoid kas üzerine yerleştirildi ve ölçümler indüksiyon öncesi, indüksiyon sonrası, kardiyopulmoner baypas dönemi ve KPB’tan çıktıktan sonraki dönemlerde yapıldı.
BULGULAR: İndüksiyon öncesi ve sonrası dönemlerde her üç CO2 değerleri arasında fark bulunmazken, kardiyopulmoner baypas döneminde ve sonrasındaki transkutan CO2 ölçümleri, arteriyel CO2 ve end tidal CO2 değerlerinden anlamlı şekilde düşük bulundu.
SONUÇ: Kalp cerrahisinin KPB döneminde hipotermi, hemodilüsyon, düşük arteriyel kan basıncı gibi durumlar, cihazın uygun sıcaklığa erişme, yüksek kapiller perfüzyon, kalibrasyon gibi optimum ölçüm koşullarını tamamıyle etkilemektedir. Özellikle KPB döneminde ve ertesinde oldukça düşük TcCO2 değerleri ölçülmesi cihazla ilgili sözkonusu bu problemlerin kaynaklandığı düşünüldü. Bu güçlüklerden dolayı non invaziv CO2 ölçüm metodu yerine zaten invaziv arter kateterizasyonu yapılan kalp cerrahisi anestezisinde arteriyel kan gazı örnekleriyle CO2 takibinin daha uygun bir yöntem olacağını düşünmekteyiz.