ISSN 1305-5550 | e-ISSN 2548-0669
Göğüs-Kalp-Damar Anestezi ve Yoğun Bakım Derneği Dergisi - GKD Anest Yoğ Bak Dern Derg: 25 (2)
Cilt: 25  Sayı: 2 - 2019
1. 
Kapak
Cover

Sayfa I (796 kere görüntülendi)

2. 
İçindekiler
Contents

Sayfalar II - V (1132 kere görüntülendi)

3. 
Yayın Politikaları ve Yazım Rehberi
Publication Policies and Writing Guide

Sayfalar VI - XI (690 kere görüntülendi)

DERLEME
4. 
Kardiyak cerrahi ile ilişkili akut böbrek hasarı ve saptanmasında biyomarkerlar
Biomarkers in the detection of acute renal failure associated with cardiac surgery
Emel Gündüz, Tülin Aydoğdu Titiz
doi: 10.5222/GKDAD.2019.63497  Sayfalar 79 - 88 (1291 kere görüntülendi)
Kardiyak cerrahi ile ilişkili akut böbrek hasarı da (CSA-AKI), yaklaşık %30 oranında olup, postoperatif gelişen AKI nedenleri arasında ikinci sırada yer almaktadır. AKI; artmış morbidite, mortalite ve hastanede kalış süresi ile ilişkilidir. CSA-AKI insidansı, AKI’nin tanımlamasına bağlı olarak değişmekte, RIFLE, AKIN ve en son “Kidney Disease: Improving Global Outcomes (KDIGO)” kriterlerleri tanımlanmış ve günümüzde kullanılmaktadır.
CSA-AKI etyopatogenezinde; eksojen ve endojen toksinler, metabolik anomaliler, iskemi-reperfüzyon hasarı, inflamasyon ve oksidatif stres gibi birçok faktör yer almaktadır. Birçok kez bu etyolojik nedenler tek başlarına değil, perioperatif dönemde hemodinamik instabilite, mikrosirkülatuar disfonksiyon, kardiyopulmoner bypass sırasında pompa akımı ve perfüzyon basıncı, hipotermi, hemodilusyon ve transfüzyon gibi faktörler aynı anda bulunup hasar oluşturma riskini katlanarak arttırmaktadırlar.
Ayrıca preoperatif dönemde hasta ile ilişkili; CSA-AKI riskini arttıran birçok faktör belirtilmiştir. Cerrahi yöntem ve hasta ile ilişkili faktörlerin etkileşimi bu hastalarda, renal fonksiyonların azalmasına yol açmaktadır. Renal fonksiyonların ölçümünde kullanılan, idrar çıkışı ve serum kreatinin değerlerinin AKI tespitindeki sınırlılıkları nedeniyle, daha duyarlı parametrelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle böbrek fonksiyonlarının bir belirteci olduğu düşünülen, Sistatin C ilk olarak postoperatif AKI’nin erken tespiti için kullanılmış, ancak henüz net kanıtlar bulunamamıştır. Son dönemde; İnterlökin-18 (IL-18), Nötrofil Gelatinaz ile İlişkili Lipokalin (NGAL), İnsulin-like Growth Factor-Binding Protein 7 (IGFBP7 ) ve Tissue Inhibitor of Metallproteinases 2(TIMP-2) gibi daha duyarlı ve erken dönemde tespit edilebilen biyobelirteçlerin; hem CSA-AKI, hem de genel olarak AKI’nin tespiti için kullanılabileceğini belirten literatür verileri bulunmaktadır.

ARAŞTIRMA
5. 
Konjenital Kalp Cerrahisi Sonrası Sepsiste Risk Faktörleri
Risk Factors for Sepsis Following Congenital Heart Surgery
Yasemin Yavuz, Nurgul Yurtseven, Numan Ali Aydemir, Oktay Korun, Serap Şimşek-Yavuz
doi: 10.5222/GKDAD.2019.99815  Sayfalar 89 - 95 (936 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada konjenital kalp cerrahisi yapılan pediyatrik hastalarda sepsis sıklığı ve sepsis ile ilişkili risk faktörleri değerlendirildi
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmaya 289 hasta prospektif olarak alındı. Hastalar, Society of Critical Care Medicine (SSCM) tanı ölçütlerine göre Grup I'de, sepsis kriterlerini sağlayan 28 hasta ve Grup II'de sepsis tanısı almayan 261 hasta olmak üzere iki gruba ayrıldı. Demografik bilgiler, operasyon tipi, kompleksite, preoperatif hastanede yatış süresi (> 5 gün) ve yoğun bakım ünitesinde (YBÜ) kalış, mekanik ventilasyon ihtiyacı(MV), pulmoner hipertansiyon öyküsü (PHT) ve acil cerrahi girişim ihtiyacı, toplam kardiyopulmoner baypas(KPB) ve aortik kros klemp(AKK) süreleri kaydedildi. Postoperatif dönemde gecikmiş sternum kapanması, mekanik ventilasyon süresi, reentübasyon ve reoperasyon ihtiyacı kaydedildi.
BULGULAR: Sepsis insidansı % 4.74 idi. Septik hastalarda mortalite oranı % 32 idi. Sepsis ile ilişkili faktörler genç yaş, düşük vücut ağırlığı, preoperatif hastanede yatış süresi ve YBÜ kalış süresi, preoperatif MV, palyatif girişimler, acil cerrahi, PHT öyküsü, uzun süreli MV, reentübasyon ve reoperasyon idi. Çok değişkenli analiz, reintubasyon ve entübasyon süresini sepsis için majör risk faktörü olarak tanımlandı
TARTIŞMA ve SONUÇ: Pediatrik hastalarda sepsis gibi ciddi enfeksiyon problemleri, bağışıklık mekanizmalarının yetersiz gelişmesi nedeniyle rastlanmaktadır. Ameliyat için hastaların uygun preoperatif hazırlıkları, hastanede ve YBÜ'de kalma sürelerinin azaltılması ve hastaların optimal bir süre için ekstübasyona tabi tutulmasıyla tekrar entübasyon gereksiniminin azaltılması sepsis nedeniyle ölüm oranını azaltacaktır.

6. 
Çocuklarda Anatomik İşaret ve Ultrasonografi Eşliğinde Perkutan Kateter Takılması Yöntemlerinin Hastane Maliyeti Üzerine Etkisinin Karşılaştırılması
Comparison of The Effects of Percutaneous Catheter Insertion with Anatomic Landmark or Ultrasonography Guided Techniques on Hospital Cost in Children
Yahya Yıldız
doi: 10.5222/GKDAD.2019.03880  Sayfalar 96 - 101 (1022 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Giriş: Çocuklarda santral venöz kateter ve arter kateteri takılması damar çapı küçük olduğundan güçlükler içerir. Ultrasonografi ile kateterizasyon zaman ve malzeme tasarrufu ile birlikte girişim başarısı artmış, komplikasyonlarda da azalma olmuştur. Bu çalışmanın amacı çocuklara anatomik işaret ve ultrasonografi eşliğinde santral venöz kateter ve arter takılması yöntemlerini; zaman, malzeme, cerrahi, atriyal kateter takma yönlerinden karşılaştılmasıdır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Hastane etik komite onayı alındıktan sonra, prospektif, vaka kontrollü, ard arda 1’er yıllık sürelerde, 1.yıl anatomik işaret (Grup A, n=151) ve ikinci yıl ultrasonografi (Grup B, n=151) yöntemleri kullanılarak, 10 kg'ın altı, santral venöz kateter ve/veya arter takılan vakalar çalışmaya dahil edildi.
BULGULAR: Grup A ve Grup B’de sırası ile tüm vakaların toplam santral venöz kateter takma süresi 78 saat, 37 saat, fark 41 saat idi (p<0,005). Grup A ve Grup B’de sırası ile tüm vakaların toplam arter kateteri takma süresi 96 saat, 63 saat, fark ise 33 saat idi (p<0,005). Kullanılan toplam kateter sayısı Grup A’da 203, Grup B’de 167 ve aradaki fark 36 bulundu. Kateterizasyon için cerrahi set kullanımı 9 adet (Grup A: 8 set, Grup B: 1 set) idi (p<0.05). Toplam kateterizasyon süreleri (ameliyathane saatlik kullanım fiyatı olan 3.200 TL), kullanılan kateter ve cerrahi set dikkate alındığında iki gruptaki aynı sayıdaki vakalar için 241.620 TL net iyileştirme sağlandığı görüldü.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Ultrasonografi kılavuzluğunda yapılan santral venöz kateter ve arter kateteri yerleştirilmesi, anatomik işaret ile karşılaştırıldığında anlamlı derecede daha kısa zamanda yapıldı. Ultrasonografi ile yapılan kanülasyonlarda daha az malzeme kullanıldı. Hastane maliyetlerinde azalma sağlaması nedeniyle özellikle düşük ağırlıklı çocuk hastalarda ultrasonografi kullanılması akla getirilmelidir.

7. 
Pediyatrik Kalp Cerrahisinde Transfüzyon: Prospektif, Gözlemsel Çalışma
Transfusion In Pediatric Heart Surgery: Prospective, Observational Study
Feride Karacaer, Ebru Biricik, murat türkeün ılgınel, demet lafli tunay, MEHMET ŞAH TOPÇUOĞLU
doi: 10.5222/GKDAD.2019.78300  Sayfalar 102 - 112 (1554 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Kalp cerrahisi geçiren pediyatrik hastalarda kan ve kan ürünleri transfüzyonu kaçınılmaz olabilmektedir. Çalışmamızda, bu hastalarda, kan ve kan ürünlerinin transfüzyonu ile ilişkili faktörlerin ve risklerin belirlenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Preoperatif demografik veriler, kardiyopulmoner bypass (KPB) ve operasyon süresi, KPB girişindeki, KPB sırasındaki ve ayrılmadan sonraki, operasyon sonundaki hematokrit ve hemoglobin değerleri kaydedildi. KPB sırasında ulaşılan en düşük vücut ısısı, intraoperatif dönemde kullanılan kristalloid, kolloid, eritrosit süspansiyonu (ES), taze donmuş plazma (TDP), trombosit süspansiyonu (TS), kriyopresipitat miktarı kaydedildi. Postoperatif dönemde; yoğun bakım ünitesinde (YBÜ) verilen kan ve kan ürünleri miktarı, YBÜ’nde ve hastanede kalış süreleri, mortalite kaydedildi.
BULGULAR: Çalışmaya 83 çocuk dahil edildi. ES transfüzyonu RACHS1: 3 olan hastalarda, RACHS1: 2 olan hastalardan yüksekti (p=0,009). Yaş ile postoperatif ES, intraoperatif ve postoperatif dönemdeki toplam ES ve toplam TDP transfüzyonu arasında negatif korelasyon saptandı. KPB süresi ile intraoperatif ES ve TDP, postoperatif ES, TDP, kriyopresipitat tüketimi, toplam ES ve toplam TDP tüketimi arasında pozitif korelasyon belirlendi. Siyanotik çocukların intraoperatif ES ve TDP tüketimi asiyanotik çocuklardan yüksekti (ES p=0,002; TDP p=0,002). Postoperatif dönemde siyanotik çocukların kriyopresipitat tüketimi yüksekti (p=0,026). 15 hastanın eksitus olduğu belirlendi. Eksitus olan hastalarda postoperatif dönemdeki ES ve TDP (ES p=0,004, TDP p=0,003), toplam ES ve TDP miktarının yüksek olduğu saptandı (toplam ES p=0,001, toplam TDP p=0,003).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Açık kalp cerrahisi geçiren çocuklarda intraoperatif ve postoperatif transfüzyon oranlarının hastanın yaşı, RACHS1 skoru, KPB süresi, vücut ısısı ve siyanoz ile ilişkili olduğu belirlenmiştir. Eksitus olan hastalarda ES ve TDP transfüzyon miktarlarının yüksek olduğu saptanmıştır.

8. 
Açık Kalp Cerrahisi Sonrasında Yeni Gelişen Major Nörolojik Hasarlanma
Newly Developed Major Neurological Injury After Open Heart Surgery
Şerife Gökbulut Bektaş, Mine Altınkaya Çavuş, Aslı Demir
doi: 10.5222/GKDAD.2019.18291  Sayfalar 113 - 118 (3600 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Nörolojik hasarlanma kalp cerrahisinin en ciddi komplikasyonlarından biridir. Bu yazıda açık kalp cerrahisi yapılan merkezimizde son iki yılda postoperatif tip 1 nörolojik hasar gelişmiş hastaları değerlendirmeyi amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Hastanemizde son 2 yılda 2689 hastanın açık kalp cerrahisi geçirdiği saptandı. Bunların içinde postoperatif dönemde aşikar nörolojik hasar gelişen 50 hasta tespit edildi. Bu hastaların verilerine elektronik veri tabanından ve arşivden dosya taraması yapılarak ulaşıldı.
BULGULAR: Verilerine ulaşılan 50 hasta değerlendirildi. Hastaların yaş ortalaması 60,4 ± 10,2 yıl olarak bulundu. Hastaların % 61,2’sine hipertansiyon, % 22,4’üne diyabet eşlik etmekteydi.Hastalara uygulanan prosedürler sıklık sırasına göre %54 koroner baypas cerrahisi, %20 çoklu cerrahi prosedürler ve %14 aort cerrahisiydi. Ortalama KPB süresi 131,1 ± 58,6 dk idi. Buna göre serebrovasküler olay etyolojisinde %90 oranında embolinin neden olduğu iskemik inme gözlenirken, %10 hastada hipoperfüzyona bağlı inme görülmüştür.SVO sonrası kalıcı hasar %56 hastada bulundu. Mortalite ise 17 hastada (%34) mevcuttu.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Araştırma sonucunda hastanemizde açık kalp cerrahisi sonrasında aşikar nörolojik hasarlanma oranı %1,9 bulundu. Literatürde bununla ilgili olarak %0,5-5,4 gibi geniş bir aralık verilmiştir. Hastalarımızdaki nörolojik hasarlanmanın etyolojisinde daha çok intraoperatif embolik faktörlerin yer aldığını düşünmekteyiz.

9. 
Mitral kapak onarımlarının erken ve orta dönem sonuçlarının değerlendirilmesi
Assessment of the results of early and medium-term of mitral valve repairs
Fikri Mehmet Yapıcı
doi: 10.5222/GKDAD.2019.57442  Sayfalar 119 - 125 (1671 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Hastanemizde 15 yıllık dönemde mitral kapak onarımı-anuloplasti operasyonu yapılan olgularda uygulanan farklı tekniklerin erken ve orta dönem sonuçlara etkisini saptamak.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Mitral kapak onarımı uygulanan 262 olgu retrospektif olarak hastane veri tabanı yardımıyla, ameliyat ve poliklinik izlemleri toplanarak çalışmaya alındı. Davet yöntemiyle çağrılarak %91 hastaya ulaşıldı. Farklı onarım tekniklerinin (Kay, Wooler, Bayazıt büzme (uçkur) yöntemi, halka anuloplasti teknikleri, papiller adele onarımı ve kordaplasti) erken ve orta dönemde klinik ve ekokardiyografik sonuçlara etkisi araştırıldı.
BULGULAR: Hastaların %67’si kadın (n=177) ve yaş ortalaması 31,2±12 (5-64) olarak saptandı. Etiyolojik olarak olguların %74’ü romatizmal, %18’i endokardit ve %14’ünde dejeneratif kapak hastalığı ön plandaydı. Postoperatif 3 olguda kanama, 1 olguda tamponad nedeniyle revizyon uygulanmıştır. Hastane mortalitesi 11 olgu ile %4,2 oranında görüldü.
Hastalar 1189 hasta yılı takip edilmiş olup; reoperasyon oranı %1,5/hasta yılı, tromboemboli insidansı %2,3 (%0,5 /hasta yılı) olarak bulunmuştur, bir olguda antikoagulana bağlı kanama saptanmıştır (%0,08/hasta yılı). Hastaların 5 yıl yaşam oranları %88±3 olarak bulunmuştur. Mitral onarım yapılan hastaların 8’inde gebelik ve başarılı doğum gerçekleşti.
Farklı mitral onarım tekniklerinin erken-orta dönem mortalite, reoperasyon, tromboemboli açısından anlamlı farklılık oluşturmadığı saptandı (p>0,05). Yine anuloplasti ringi kullanılan ve kullanılmayan olguların karşılaştırılmasında fark saptanmamıştır (p=0,092)

TARTIŞMA ve SONUÇ: Romatizmal hastalık grubu ve doğurganlık dönemindeki kapak hastalarında; mitral kapak onarımı düşük hastane mortalitesi, iyi erken ve orta dönem sonuçlarıyla, özellikle akla gelmeli ve uygulanmalıdır. Onarım tekniğinin mortalite ve morbidite üzerinde etkisi bulunmasa dahi, performans ve yaşam kalitesi konusunda ileri çalışmalara gerek vardır.

10. 
Kalp Cerrahisinde postoperatif renal hasar
Postoperative renal damage in heart surgery
Mine Altınkaya Çavuş, Şerife Gökbulut Bektaş, Aslı Demir
doi: 10.5222/GKDAD.2019.29200  Sayfalar 126 - 132 (1099 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Kardiyak cerrahi, sonrasında birçok önemli komplikasyonun olduğu karmaşık patofizyolojik durumlar içerir. En önemli komplikasyon olan böbrek yetmezliği artmış morbidite ve mortalitaden sorumludur.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 2016-2018 yılları arasında hastanemizde yapılan 2600 açık kalp ameliyatı geçiren hastaların dosyaları retrospektif olarak tarandı.
BULGULAR: 2600 açık kalp ameliyatı geçiren hastaların 105 tanesinde, postoperatif renal yetmezlik gelişmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Renal yetmezlik; erkek cinsiyet, diabet ve periferik damar hastalığı, önceden geçirilmiş miyokard enfarktüsü, kötü ejeksiyon fraksiyonu (<%50), anemi, kontrast madde maruziyeti, nonsteroid antiiflamatuar (NSAİ) ve antihipertansif ilaçlar, uzamış kardiyopulmoner baypas (KPB) süresi ile ilişkilidir.

OLGU SUNUMU
11. 
Koroner arter hastalığı olan hastada sol iç meme veni içine santral venöz kateterin çok nadir malpozisyonu
Very rare malposition of a central venous catheter into the left internal mammary vein in patient with coronary artery disease
Elif Coşkun, Levent Altınay, Rahşan Dilek Okyay, Anıl Tekin, Ufuk Tütün
doi: 10.5222/GKDAD.2019.53824  Sayfalar 133 - 136 (1108 kere görüntülendi)
Santral venöz kateterizasyon, hastanede yatan hastalarda sıkça kullanılan tanı ve tedavide yardımcı, malpozisyon, rüptür gibi komplikasyonlara sebep olabilen girişimsel bir tekniktir. Yazimizda, koroner arter bypass greft cerrahisi preoperatif hazırlıkları yapılan hastada, oldukça nadir gözlenen sol iç meme venine olan kateter malpozisyonunu değerlendirmeyi amaçladık. Sol iç meme venine olan bu beklen-medik kateterizasyon literatürde bildirilmiş olmasına rağmen, bu olgu, koroner arter hastasında in-traoperatif tespit edilen malpozisyonunun ilk raporu gibi görünmektedir.

12. 
Ekspanse Akciğer ile Seyreden Sağ Ana Bronş Komplet Rüptürü: Olgu sunumu
Complete Rupture Of Right Main Bronchus Characterized by Expanded Lung: A Case Report
Hıdır Esme, Hasan Doğan
doi: 10.5222/GKDAD.2019.15238  Sayfalar 137 - 140 (1319 kere görüntülendi)
17 yaşında erkek hasta traktörün göğsünün üzerinden geçmesi sonucu künt travma hikayesi ile hastanemize getirildi. Hasta perifer hastanede tek lümenli endotrakeal tüp ile entübe edilmiş ve mekanik ventilasyon desteği verilmiş. Göğüs sağ ve sol tarafına interkostal dren uygulanmış. Akciğer grafisinde yaygın cilt altı amfizem, pnömomediastinum ve sol akciğerinde ekspansiyon kusuru vardı. Fiberoptik bronkoskopi yapıldı. Karina seviyesinde sağ ana bronşun trakeadan komplet rüptüre olduğu görüldü. Hastaya acil torakotomi planlandı. Rüptür primer tamir edildi. Postop 7. gün sol akciğerde ekspansiyon kusuru vardı. Hasta tekrar opere edildi. Sol akciğer üst lobdaki nekrotik dokular ve hematom temizlendi. Bu olguda bronkoskopinin trakeobronşial yaralanmanın teşhisinde en önemli prosedür olduğunu vurguladık.

13. 
Septik şokta kullanılan vazopressör ailesine katılacak yeni üye: metilen mavisi (ikili vaka taktimi )
New member to join the family of vasopressors in septic shock: methylene blue (dual case report)
Şerife Gökbulut Bektaş, Mine Altınkaya Çavuş
doi: 10.5222/GKDAD.2019.42103  Sayfalar 141 - 144 (3294 kere görüntülendi)
Amaç: Sepsis, enfeksiyona cevaben organ hasarına ilerleyen ciddi bir tıbbi durumdur. Dünyada önemli bir ölüm nedeni olarak, yoğun bakımda araştırma ve tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Tedavi hızlı tanıma, resüsitasyon, hemodinamik destek, enfeksiyon kaynağının kontrolünü ve erken antibiyotik tedavisini içerir. Hemodinamik destek; güçlü kanıtlarla noradrenalin ilk seçenektir.
Olgu sunumu: Seprik şoklu hastalar; Perfüzyon için gerekli olan doku, tansiyonun arteriyel değerlerini sağlamak için yüksek dozda vazopressör ilaç kullanıyordu. Metilen mavisi ile muamele, yüksek ilaç dozlarının azaltılmasında faydalı olmuştur.
Sonuç: Metilen mavisi birçok şok türünde kullanılır; Yan etkiler görünse de, septik şoktaki noradrenalin ek olarak kullanılabilecek bir ajandır. Maliyet çok önemli olduğunda; Daha uygun olan bu ilacın hak ettiği önemi bulacağına inanıyoruz.

LookUs & Online Makale