ISSN 1305-5550 | e-ISSN 2548-0669
Göğüs-Kalp-Damar Anestezi ve Yoğun Bakım Derneği Dergisi - GKD Anest Yoğ Bak Dern Derg: 24 (1)
Cilt: 24  Sayı: 1 - 2018
DERLEME
1.
Sıvı Tedavisi ve Yönetimi (II) Monitorizasyon ve Sıvı Yanıtlılığının Öngörülmesi
Fluid Therapy and Management (II) Monitoring and Prediction of Fluid Responsiveness
Zeynep Zühal Aykaç, Mustafa Kemal Arslantaş
doi: 10.5222/GKDAD.2018.001  Sayfalar 1 - 10 (8452 kere görüntülendi)
İntravasküler volümün korunması ve hemodinamik optimizasyonun sağlanması postoperatif morbidite ve mortalite üzerine önemli rol oynar. Sıvı tedavisinin yönetiminde yeterli ve güvenli doku oksijenasyonunu sağlayacak kan akımının garanti edilmesi ve kalp debisinin metabolik ihtiyaçların karşılanmasında yeterli olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Kritik hastalarda intravasküler volüm durumunu doğru bir şekilde değerlendirmeli ve sıvı yüklemesini takiben gelişecek hemodinamik cevabı (yani hastanın sıvı yüklemeyle atım hacmini veya kalp debisini artırıp arttırmayacağını) öngörebilmeliyiz. Günümüzde, bazı hemodinamik monitörler, atım hacmini sürekli olarak hesaplayarak atım hacmi değişimi (SVV) ve nabız basıncı değişimi (PPV) gibi dinamik parametreler sağlayabilmektedir. Hastalara optimum sıvıyı vermek ve fazla sıvının yol açtığı olası olumsuzluklardan kaçınmak için, sıvı yanıtını tahmin eden uygun hemodinamik monitorizasyon yapılmalı ve akılcı bir sıvı stratejisi uygulanarak sıvı tedavisi hasta için kişiselleştirilmelidir.
Maintaining volume status and optimising the hemodynamic parameters plays paramount importance on postoperative morbidity and mortality. In the management of fluid therapy it is required to guarantee blood flow to maintain sufficient and safe tissue oxygenation and determine if cardiac output is sufficient in maintaining the metabolic demand. In critically ill patients, intravascular volume status must be correctly assessed and hemodynamic response (ie if the patient is capable of increasing in stroke volume or cardiac output by fluid loading) following fluid overload could be foreseen. Nowadays, certain hemodynamic monitors, provide dynamic parameters like stroke volume variation (SVV) and pulse pressure variation by continuously calculating stoke volume. To infuse optimum amount of fluid and to avoid the negative effects of fluid overloading appropriate hemodynamic monitoring which predicts fluid response should be applied and by applying rational fluid strategy, fluid therapy should be individualized for the patient.

ARAŞTIRMA
2.
Endotrakeal entübasyonda Airtraq ve Macintosh laringoskop kullanımının hemodinami üzerine yanıtlarının karşılaştırılması
Comparison of the hemodynamic effects of the endotracheal intubation with Airtraq and Macintosh laryngoscopes.
Murat Acarel, Hilmi Ömer Ayanoğlu
doi: 10.5222/GKDAD.2018.011  Sayfalar 11 - 15 (914 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmanın amacı Airtraq ve Macintosh laringoskop ile yapılan endotrakeal entübasyonda hemodinamik yanıtların karşılaştırılmasıdır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Etik Komite onayı alındıktan sonra, ASA I grubunda, 18-65 yaş arası, havayolu anatomisi Mallampati I-II olan, elektif cerrahi geçirecek 60 hasta çalışmaya alındı. Randomize olarak iki gruba ayrılan (n=30) hastaların kalp hızı, noninvaziv sistolik, diyastolik ve ortalama arter basıncı, tidal sonu karbondioksit basıncı ve periferik oksijen satürasyonu monitörizas edildi. Grup M hastalar Macintosh, grup A Airtraq laringoskop ile entübe edildi. Hastaların anestezi indüksiyondan önce ve sonra, havayolu sağlama girişiminden sonra 5 dk süresince hemodinamik veriler kaydedildi ve istatistiksel olarak değerlendirildi.
BULGULAR: Her iki grup arasında preoperatif, 0.dk, 1.dk, 2.dk, 3.dk, 4.dk, ve 5.dk sistolik, diyastolik ve ortalama arter basınçları ile kalp hızları açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p>0,05). Ancak iki grupta da sistolik, diyastolik ve ortalama arter basınçları ile kalp hızları 1.dakikada belirgin arttı. (p<0,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Genel anestezi altında endotrakeal entübasyon uygulamasında Airtraq laringoskobun kolaylık ve hemodinamik yanıt açısından, Macintosh laringoskop ile eşit koşullar sağladığı kanısına varıldı.
INTRODUCTION: The aim of this study was to compare the hemodynamic effects of the endotracheal intubation performed with Airtaq® (Prodol Meditec, Vizcaya, Spain) and Macintosh laryngoscopes.
METHODS: After approval by the Institutional Ethics Committe and obtaining patients’ written consents, 60 patients aged between 18 – 65 years, ASA group I, with Mallampati scores I - II undergoing elective surgery were included in the study. Patients were randomized into two groups (n=30). All patients had their heart rate (HR), non-invasive systolic arterial pressure (SAP), diastolic arterial pressure (DAP), mean arterial pressure (MAP), end-tidal carbondioksite pressure (ETCO2) and peripheral oxygen saturation (SpO2) monitored. Patients in the first and second groups were intubated using Macintosh and Airtraq laryngoscopes respectively. Hemodynamic parameters of all patients were recorded before induction (preop), after induction (0 min), and every 5 minutes after intubation. The recorded data were compared statistically.
RESULTS: There were no significant differences between two groups regarding demographic characteristics and Mallampati scores. Systolic, diastolic and mean arterial pressures and heart rate values in preoperative period and at 0., 1., 2., 3., 4., and 5. min did not show statistically significant differences between groups (p>0,05). In both of groups, systolic, diastolic and mean arterial pressure and heart rate values ​ increased significantly at 1.min (p<0,05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Airtraq laryngoscope was found comparable to Macintosh laryngoscope concerning ease of use and hemodynamic response to intubation.


3.
Nonkardiyak cerrahi geçirecek kardiyovasküler hastaliği olan hastalarin preoperatif değerlendirilmesi
Preoperative evaluation of patients with cardiovascular disease for noncardiac surgery
Meltem Güner Can, Özgen Ilgaz Koçyiğit, Mehmet Bilhan Hayırlıoğlu, Muharrem Koçyiğit, Zeynep Kayhan
doi: 10.5222/GKDAD.2018.016  Sayfalar 16 - 22 (1148 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Nonkardiyak cerrahi geçirecek kardiyak problemli hastaların preoperatif değerlendirmesi oldukça kritiktir. Çalışmamızın amacı; Amerikan Anestezistler Derneği (ASA) sınıflaması, Goldman skorlama sistemi ve kardiyoloji konsültasyonu ile belirlenen kardiyak risk ile perioperative mortalite ve morbidite arasındaki ilişkinin araştırılmasıdır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Nonkardiyak cerrahi geçirecek, kardiyoloji konsültasyonu istenen 500 hasta prospektif olarak çalışmaya alındı. Hastaların ASA sınıfları, Goldman skorları, kardiyak riskleri, komorbiditeleri, operasyon tipleri, preoperative kardiyak semptomları ile perioperative mortalite ve morbidite arasındaki ilişki değerlendirildi.
BULGULAR: Morbidite gelişen grupta ortalama yaş (69.3 ± 10.6) morbidite gelişmeyen gruba göre (64.0 ± 12.1) anlamlı olarak yüksekti (p < 0.001). Çalışmamızda perioperative mortalite gözlenmezken, 500 hastanın 354 (%70,8) ünde kardiyovasküler komplikasyon gelişti. Operasyon tipi açısından iki grup arasında anlamlı farklılık gözlenirken (p = 0.001), preoperatif hipertansiyon varlığı morbidite gelişen grupta daha sıktı (p = 0.007). İki grubun preoperatif ASA sınıfları (p = 0.016), Goldman skorları (p < 0.001) ve kardiyoloji konsültasyon riskleri (p = 0.039) anlamlı olarak farklıydı. Yapılan lojistik regresyon analizinde yalnızca yaş, hipertansiyon ve operasyon tipinin perioperative morbidite için risk faktörü olabileceği gösterildi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: ASA sınıflaması, Goldman kardiyak risk indeksi ve kardiyolog tarafından belirlenen kardiyak risk; hastaların perioperatif yönetimini etkileyebilir. Ayrıca risk indeksleri ile algoritimlerin kullanımının; konsültasyon ihtiyacını azaltarak gereksiz laboratuar ve görüntüleme tetkiki istemini dolayısıyla cerrahinin gereksiz ertelenme ve iptalini önleyebileceğini düşünüyoruz.
INTRODUCTION: The preoperative evaluation of patients undergoing noncardiac surgery with cardiovascular disease is crucial. The aim of our study was to investigate the relationship between the American Society of Anesthesiologists (ASA) classification, Goldman scoring system, cardiac risk determined by the cardiologist, and the perioperative mortality and morbidity.
METHODS: 500 patients undergoing noncardiac surgery who were referred to a cardiologist were studied prospectively. The relationship between the patients’ ASA classes, Goldman scores, cardiac risks, comorbidities, operation types, preoperative cardiac symptoms, and perioperative morbidity and mortality was assessed.
RESULTS: The mean age in the group with morbidity (69.3 ± 10.6 years) was significantly higher than that in the group without morbidity (64.0 ± 12.1 years) (p < 0.001). There was no perioperative mortality, and of the 500 patients, 354 (70.8%) had cardiovascular complications. While the operation type of both groups was significantly different (p = 0.001), preoperative hypertension was more prevalent in the morbidity group (p = 0.007). The preoperative ASA classes (p = 0.016), Goldman scores (p < 0.001), and cardiac risks of patients (p = 0.039) were significantly different between the groups. Logistic regression analysis was applied, and only age, hypertension, and operation type were found to be risk factors for perioperative morbidity.
DISCUSSION AND CONCLUSION: We believe that ASA classification, Goldman Cardiac Risk Index, and cardiac risk determined can affect the patients’ perioperative management and the use of risk indices and algorithms can reduce the consultation requirement and unnecessary laboratory or imaging tests and can prevent the unnecessary cancellation or delaying of the surgery.

4.
Koroner Arter Baypas Cerrahisinden Sonra Postoperatif Analjezide Parasetamol, Diklofenak sodyum ve Tramadol Verilmesi
Administration of Paracetamol, Diclofenac Sodium, And Tramadol in Postoperative Analgesia After Coronary Artery Bypass Surgery
Yaşar Arslan, Türkan Kudsioğlu, Nihan Yapıcı, Zuhal Aykaç
doi: 10.5222/GKDAD.2018.023  Sayfalar 23 - 28 (1909 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada koroner arter baypas (KABG) ameliyatı geçiren hastalara postoperatif süreçte parasetamol, diklofenak sodyum ve tramadol uygulamasının postoperatif ağrı üzerine etkilerini karşılaştırmayı amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Etik komite ve bilgilendirilmiş onamları alınan KABG uygulanacak normal böbrek ve karaciğer fonksiyonlarına sahip ve ejeksiyon fraksiyonu % 40 üzerinde olan 200 hasta çalışmaya alındı. Hastalar rastgele dört gruba ayrıldı; grup I (n=50) parasetamol IV, grup II (n=50) diklofenak sodyum IM, group III (n=50) IV tramadol alan hastalar, ve grup IV (n=50) plasebo. Grup IV de ki hastalar sadece 2 µg/kg/saat fentanil aldı. Hemodinamik ve biyokimyasal parametreler kaydedildi. Postoperatif ağrı vizüel analog skala (VAS) ile değerlendirildi.
BULGULAR: Plesoba grubunda ekstübasyon zamanı daha uzun, PaCO2 seviyeleri ve ortalama kan basıncı diğer gruplara göre daha yüksekti. Diğer analjezi grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızda IV parasetamol'ün analjezik etkisinin diklofenak ve tramadol'e benzer olduğu görüldü.
INTRODUCTION: The aim of this study was to compare the effects of paracetamol, diclofenac sodium, and tramadol administration in the postoperative period for the patients who underwent coronary artery bypass grafting (CABG) on postoperative pain.

METHODS: After the approval of ethics committee and informed consent 200 patients who undergoing CABG with normal renal and liver functions and an ejection fraction value of 40 % were included. The patients were randomly divided into four groups: group I (n=50) patients received paracetamol (IV), group II (n=50) patients received diclofenac sodium(IM), group III (n=50) patients received tramadol(IV), and group IV (n=50) patients received placebo. Group IV was given only 2 µg/kg/h of fentanyl for 2 hours. Hemodynamic values and biochemical parameters were recorded. Postoperative pain was assessed using visuel analog scale(VAS).
RESULTS: In the placebo group, PaCO2 levels were higher, mean arterial pressure was higher and extubation time was longer than the other groups. There was no statistically significant difference between the three analgesia groups.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Based on our study results, analgesic effect of IV paracetamol appears to be similar to diclofenac and tramadol.

5.
Yoğun Bakım Ünitesinde Santral Venöz Kateter Deneyimlerimiz: Retrospektif Değerlendirme
Our experiences in central venous catheterization in intensive care unit: Retrospective Evaluation
Mehmet Salim Akdemir, Ebru Tarıkçı Kılıç, Haluk Kılıç, Seher Altınel
doi: 10.5222/GKDAD.2018.029  Sayfalar 29 - 34 (1915 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Yoğun bakım ünitesinde yatan hastalarda yineleyen intravenöz (IV) yollara ulaşımın zorluğu çok sık karşılaşılan bir sorundur. Santral venöz kateterizasyon (SVK) bu yüzden sık kullanılan bir yöntemdir. Çalışmamızın amacı, hastanemizin yoğun bakım ünitesinde gerçekleştirilen juguler ve subklavyen santral venöz kateter yerleştirme işlemlerimizdeki başarı oranı ve komplikasyon sıklığını retrospektif olarak değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamızda Ocak 2010 – Mart 2013 tarihleri arasında kliniğimizde santral venöz kateter uygulanan 211 hastanın demografik verileri, primer tanıları, girişim sayısı, komplikasyon sıklığı kaydedildi. Hastalar giriş venlerine göre sağ internal juguler ven (Grup J) ve sağ subklavyen ven (Grup S) olarak değerlendirildi.
BULGULAR: Hastaların 72’si (%34.1) kadın 139’u (%65.9) erkekti. Hastaların yaş aralıkları 28-96, yaş ortalaması ise 70,89±11,32 yıldır. Olguların %55,9’una (n=118) Juguler kateter, %44,1’ine (n=93) Subklavyen kateter uygulanmıştır. Komplikasyon %13,7’sinde (n=29) saptanmıştır. Bu olguların %31,0 (n=9) enfeksiyon, %24,2’sinde (n=7) pnömotorax ve %44,8’inde (n=13) hematom gözlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: SVK oldukça sık başvurulan ve ciddi komplikasyon riski olan girişimsel bir işlemdir. SVK takılması sonrasında olguların yakın takibinin komplikasyonların sıklığını azaltıp erken tanınmasına yol açacağı düşüncesindeyiz.
INTRODUCTION: The difficulty of accessing recurrent intravenous (IV) routes in intensive care unit (ICU) patients is a frequently encountered problem. Central venous catheterization has been increasingly used. The aim of this study was to evaluate retrospectively the successfull catheterization incidence and complications of juguler and subclavian central venous catheterization.
METHODS: We retrospectively reviewed the files of 211 ICU patients who underwent central venous catherisation between January 2010-March 2013. Patients demographic data, primary diagnoses, number of interventions, the frequency of complications, were recorded. Patients were evaluated as right internal jugular vein (Group J) and right subclavian vein (Group S) groups according to their entrance.
RESULTS: 72 patients (%34.1) were female and 139 (%65.9) were male. The ages ranged from 28-96 years and the mean age was 70.89 +11.32 years. %55.9 internal juguler catheterisations were performed and %44.1 subclavian catheterisations were performed. The complication seen in %13.7 (29) due to the infection %31 (n: 9), %24.2 (n: 7) pneumothorax, %44.8 (n: 13) haematoma.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Central venous catheterization is an important issue both in follow-up and management period of the patients, but have some complications. Close observation of patients after catheterization is considerable for determining and management of complications.

OLGU SUNUMU
6.
Ekstrakorporalmembranoksijenizasyonu (ECMO) takılan hastada bacak iskemisi: Olgu sunumu
Patient's leg ischemia with extracorporealmembranoxygenesis (ECMO): Case report
Mine Altınkaya Çavuş, Hayriye Cankar Dal, İbrahim Mungan, Dilek Kazancı, Sema Turan
doi: 10.5222/GKDAD.2018.035  Sayfalar 35 - 39 (3327 kere görüntülendi)
Ekstrakorporal membran oksijenizasyonu (ECMO) hayatı tehdit eden kalp ve akciğer yetmezliği durumlarında, bu organların görevini üstlenen bir makinedir. ECMO tedavisi sırasında birçok komplikasyon görülebilir. Bizim sunacağımız olguda da periferik katatere bağlı gelişen bacak iskemisi ve yönetimi tartışılacaktır.
Extracorporeal membrane oxygenation (ECMO) is a machine that undertakes the role of these organs in life-threatening conditions of the heart and lung. Many complications can be seen during ECMO treatment. We will discuss the development and management of leg cramps due to peripheral catheters.

7.
Safen ven greftinin katlanması nedeniyle ST elevasyonu
ST elevation due to folding of safen vein graft
Ayşe Lafçı, Derya Gökçınar, Serdar Günaydın
doi: 10.5222/GKDAD.2017.040  Sayfalar 40 - 43 (1162 kere görüntülendi)
Koroner arter baypas greft cerrahisinde safen ven greft olarak kullanılmaktadır. Greftin distal ve proksimal anastomozlar arasında uygun boy ve eğimde olması gerekir. Böylece yeterli kan akımı sağlanarak miyokard iyi beslenir. Koroner arter baypas ameliyatı sonrasında uzun safen ven greftinin katlanması sonucu ST elevasyon gelişen bir olguyu sunmaktayız. Bu olgu sunumu ile koroner arter baypas greft ameliyatı geçirenlerde yakın takip ve monitorizasyonun önemini vurgulamayı amaçladık.
Saphenous vein is used as a graft in coronary artery bypass graft surgery. The graft must be of appropriate length and inclination between the distal and proximal anastomoses. Thus, myocardium is fed well by providing sufficient blood flow. We present a case of ST elevation resulting in folding of a long safen ven graft after coronary artery bypass surgery. In this case report, we aimed to emphasize the importance of close follow-up and monitoring in patients who underwent coronary artery bypass graft surgery.

LookUs & Online Makale