ISSN 1305-5550 | e-ISSN 2548-0669
Göğüs-Kalp-Damar Anestezi ve Yoğun Bakım Derneği Dergisi - GKD Anest Yoğ Bak Dern Derg: 21 (1)
Cilt: 21  Sayı: 1 - 2015
DERLEME
1.
Kardiyak Cerrahi Geçirecek Hastalarda Zor Havayolu Yönetimi
Difficult Airway Management in Patients Undergoing Cardiac Surgery
Deniz Kızılay, Ayten Saraçoğlu, İbrahim Haluk Kafalı
doi: 10.5222/GKDAD.2015.001  Sayfalar 1 - 7 (1567 kere görüntülendi)
Anestezi nedeniyle karşılaşılan ölümler, en çok havayolu sağlanması sürecinde olan problemlerden kaynaklanmaktadır. Zor havayolu tanımı, eğitimli bir anestezist tarafından zor trakeal entübasyon, yüz maskesiyle havalandırmada zorluk veya her ikisini de kapsayan durum için kullanılır. Kardiyovasküler hastalığı olan hastalar özellikli hasta grubu içinde sayılırlar. Günümüz yaşam koşullarıyla kardiyak cerrahi geçirecek hasta sayısı her geçen gün artmaktadır. Zor havayolu yönetimi sırasında ortaya çıkan kardiyovasküler cevaplar, kardiyak cerrahi geçirecek hastalarda çeşitli komplikasyonlara yol açabilir. Bu derlemede, kardiyak cerrahi geçirecek hastalarda zor havayolu yönetiminin değerlendirilmesi ve farklılıklarının belirlenmesi amaçlanmıştır.
Encountered due to anesthesia deaths are caused mostly by problems during the process of providing airway. Difficult airway definition, is used for cases involving difficult tracheal intubation, difficulty in ventilation via a face mask by a trained anesthetist or both. Patients with cardiovascular disease are considered in the featured patient group. The number of patients undergoing cardiac surgery with today's living conditions are increasing every day. The cardiovascular responses during difficult airway management in patients undergoing cardiac surgery may lead to various complications. In this review, we aimed to evaluate the difficult airway management in patients undergoing cardiac surgery and to determine the differences.

DENEYSEL ÇALIŞMA
2.
Fast Track Kardiyak Anestezide Postoperatif Sedasyon İçin Propofol Ve Deksmedetomidinin Karşılaştırılması
Propofol Versus Dexmedetomidine For Postoperative Sedation In Fast-track Cardiac Anesthesia
Zeynep Pestilci, Demet Sergin, Işık Alper, Seden Kocabaş, Sezgin Ulukaya, Fatma Zekiye Aşkar
doi: 10.5222/GKDAD.2015.008  Sayfalar 8 - 15 (852 kere görüntülendi)
AMAÇ: Bu prospektif, randomize, çift kör çalışmada koroner arter baypas greftleme (KABG) cerrahisi geçiren hastalarda deksmedetomidin ve propofolün postoperatif sedasyon, solunumsal ve hemodinamik parametreler ve hasta memnuniyeti üzerine etkilerinin karşılaştırılması amaçlandı.
YÖNTEMLER: 40-75 yaş arası, ASA II-III, ejeksiyon fraksiyonu %40’dan yüksek olan, 42 hasta çalışmaya alındı. Anestezi indüksiyonu sonrasında, anestezi idamesi 1 mg kg-1 sa-1 propofol, 0.5 μg kg-1 sa-1 fentanil ve % 3-6 desfluran ile sürdürüldü. Sternum kapanma aşamasında tüm hastalarda fentanil infüzyonu kesildi ve hastalar, propofol grubu (Grup P, n: 21) ve deksmedetomidin grubu (Grup D, n: 21) olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Grup P’de propofol 0.2-0.7 mg kg-1 sa-1 doza azaltılarak devam ederken, Grup D’de propofol kesilip yerine 0.2-0.7 μg kg-1 sa-1 deksmedetomidin infüzyonu başlandı. Sternum kapatıldığında desfluran kesildi. Postoperatif sedasyon düzeyi Ramsey Sedasyon Skalası, ağrı düzeyi Vizüel Ağrı Skalası ile değerlendirildi. Yeterli klinik koşullar sağlandığında hastalar ekstübe edildi. Postoperatif dönemde ekstübasyona kadar geçen süredeki hemodinamik ve solunumsal parametreler, ağrı ve sedasyon düzeyi, toraks drenajı ve hasta memnuniyeti değerlendirildi.
BULGULAR: Weaning’e geçiş (65±42’ye 104±70 dk) ve ekstübasyon süresi (207±57’ye 249±68 dk) Grup D’de, Grup P’ye göre daha kısa bulundu (p<0.05). Yoğun bakımda kalış süresi, total analjezik tüketimi, toraks drenajı, hemodinamik ve gastrointestinal komplikasyonlar her iki grupta benzer bulundu (p>0.05). Hasta memnuniyeti açısından istatistiksel anlamlı bir fark saptanmadı (p>0.05).
SONUÇ: Deksmedetomidin, yükleme dozu olmadan direkt infüzyon ile başlandığında yan etki profili etkilenmeden, hemodinamik stabiliteyi sağlama, weaning ve ekstübasyon sürelerini kısaltma gibi avantajları ile fast-track kardiyak anestezi yönteminde yararlı ve güvenli kullanılabilecek bir ilaç olarak propofole alternatif oluşturabilmektedir.
OBJECTIVE: In this prospective, randomized, double-blind study, we aimed to compare the effects of propofol and dexmedetomidine on postoperative sedation, respiratory and hemodynamic parameters and patient satisfaction in patients who underwent coronary artery by-pass grafting surgery.
METHODS: Methods: Forty-two ASA II-III patients aged between 40-75 years, with ejection fraction higher than 40% were included to the study. Following induction, anesthesia was maintained by propofol 1 mg kg-1 hr-1, fentanyl 0.5 μg kg-1 hr-1 and 3-6% desfluran. Immediately after sternum closing and stopping fentanyl infusion, patients were allocated into either dexmedetomidine group (Group D, n: 21) to receive dexmedetomidine (0.2-0.7 μg kg-1 hr-1) or reduced doses of propofol (Group P, n: 21) (0.2-0.7 mg kg-1 hr-1) for patients’ sedation. Postoperative sedation and pain were assessed by Ramsey Sedation Scale and VAS, respectively. Patients were extubated upon sufficient clinical conditions were achieved. Hemodynamic and respiratory parameters, pain and sedation levels, thoracic drainage and patient satisfaction until the time of extubation were assessed.
RESULTS: Time to weaning (65±42 vs 104±70 min) and extubation time (207±57 vs 249±68 min) were shorter in Group D (p<0.05). Time in ICU, total analgesic consumption, thoracic drainage, hemodynamic and gastrointestinal complications in both groups were similar (p>0.05). There was no significant difference in patient satisfaction (p>0.05).
CONCLUSION: By restoring hemodynamic stability and shortening weaning and extubation times, without any side effect, dexmedetomidine appears to be a beneficial and safe alternative to propofol in fast-track cardiac anesthesia when used as direct infusion without loading dose.

3.
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı Olan Koroner Arter Baypas Cerrahisi Hastalarında Preoperatif Beta-Bloker Kullanımının Postoperatif Komplikasyon Üzerine Etkileri
The Effects Of Preoperative Beta-Blocker Using On Postoperative Complication In Coronary Artery Bypass Grafting Surgery Patients With Cronic Obstructive Pulmonary Disease
Meryem Radovuş Doylan, Murat Aksun, Nagihan Karahan, Senem Girgin, Volkan Kuru, Orhan Gökalp, Atilla Şencan, Lale Koroğlu, Kaan Katırcıoğlu, Gülçin Aran
doi: 10.5222/GKDAD.2015.016  Sayfalar 16 - 22 (935 kere görüntülendi)
AMAÇ: Bu çalışmada elektif koroner arter baypas greft (KABG) cerrahisi geçiren, preoperatif dönemde beta bloker kullanan kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) olan ve olmayan olguları postoperatif ekstübasyon zamanı ve yoğun bakımda kalış süreleri açısından karşılaştırdık.
YÖNTEMLER: Kesitsel özellikteki çalışmamızda 01.05.2005- 31.05.2012 tarihleri arasında koroner arter baypas greftleme cerrahisi geçiren toplam 2423 hastanın bilgisayar verileri ve hasta dosyaları retrospektif incelenerek tarandı. Preoperatif fizik muayene ile ve/veya solunum fonksiyon testleri ile KOAH tanısı alan hastalar ve daha önce KOAH tanısı ile hastaneye yatırılmış olanlar ile göğüs hastalıkları tarafından KOAH tanısı ile takip edilen hastalar Grup 1 (KOAH grubu) olarak, kalan hastalar ise Grup 2 (kontrol grubu) olarak alındı.
BULGULAR: Dahil olma kriterlerini karşılayan 687 hasta çalışmaya alındı Grup 1 ve Grup 2’nin ekstübasyon süreleri ortalamaları sırasıyla 906±667 ve 830±561 olarak saptandı ve iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. Grup 1 ve Grup 2’de ortalama yoğun bakım kalış süreleri sırasıyla 3.6±2.7 gün ve 2.9±1.5 gün saptandı. Grup 1’de, yoğun bakımda kalış sürelerinin Grup 2’ye göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha uzun olduğu saptandı.
SONUÇ: Preoperatif beta bloker kullanan hastalarda KOAH varlığı ekstübasyon süresini değiştirmezken, YB da kalış süresini uzatmaktadır. Bu durumun KOAH’ı olan hastalarda postoperatif dönemde sık görülen PaO2 düşüklüğü ve pnömoni gibi komplikasyonlara bağlı olabileceğini düşünmekteyiz.
OBJECTIVE: In this study, we compared patients with cronic obstructive pulmonary disease (COPD) and without COPD, both taking pre-operative beta blockers, undergoing elective coronary artery by-pass grafting (CABG) surgery, in terms of postoperative extubation time and intensive care unit length.
METHODS: In our cross-sectional study, computer and file data of a total 2423 patients undergoing coronary artery bypass grafting surgery between 01.05.2005 and 31.05.2012 were retrospectively reviewed. Patients who were diagnosed as COPD by pre-operative physical examination and/or respiratory function tests and had been hospitalized and were followed by diseases of chest with COPD were considered to be the COPD group (Group 1). The remaining patients were considered as the control group (Group 2).
RESULTS: 687 patients were included in the study. The mean extubation times in Group 1 and Group 2 were 906±667 min and 830±561 min respectively. There was no statistically difference between the two groups. The mean intensive care unit length of stay in Group 1 and Group 2 patients were 3.6±2.7 days and 2.9±1.5 days respectively. It had been found that the intensive care unit length of stay in Group 1 was more than Group 2.
CONCLUSION: While existence of COPD in patients who are using beta blockers at the pre-operative period does not make a difference in extubation time, it extends the intensive care unit length of stay. We think that this situation could depend on complications like pneumonia and low PaO2 which were seen frequently in patients with COPD during postoperative period.

4.
Tek Akciğer Ventilasyonunda Çift Lümenli Endobronşial Tüp ile Endobronşial Bloker Uygulamasının Karşılaştırılması
Comparison of Double Lumen Endobronchial Tube and Bronchial Blocker Applications in One Lung Ventilation
Sami Eksert, Gökhan Özkan, Mehmet Emin İnce, Vedat Yıldırım, Tarık Purtuloğlu, Ömer Yanarateş, Ercan Kurt
doi: 10.5222/GKDAD.2015.023  Sayfalar 23 - 29 (1349 kere görüntülendi)
AMAÇ: Çift lümenli endobronşiyal tüp ve bronşiyal blokerler tek akciğer ventilasyonunda sıklıkla kullanılmaktadır. Bu çalışmada amacımız bronşiyal blokerlerin çift lümenli endobronşiyal tüpe göre avantaj ya da dezavantajlarını belirlemek ve tek akciğer ventilasyonunda çift lümenli endobronşiyal tüplere alternatif ya da daha uygun bir havayolu aracı olduğunu ortaya koymaktır. Bu amaçla tek akciğer ventilasyonu planlanan ASA I-II, 80 hastayı randomize klinik çalışmamıza dahil ettik.
YÖNTEMLER: Hastalar randomize olarak sol çift lümenli endobronşiyal tüp (n= 20), sağ çift lümenli endobronşiyal tüp (n=20), sol bronşiyal bloker (n=20), sağ bronşiyal bloker (n=20) olmak üzere dört gruba ayrıldı. Çift lümenli endobronşiyal tüp ve bronşiyal blokerlerin fiberoptik bronkoskop yardımıyla yerleştirilmeleri için gerekli süre, lateral dekubit pozisyonda ve operasyon sırasında çift lümenli endobronşiyal tüp ya da bronşiyal blokerin fiberoptik bronkoskop ile malpozisyonunun belirlenmesi, akciğer kollapsının cerrah tarafından değerlendirilmesi, postoperatif boğaz ağrısı/yutma güçlüğü belirlenerek kaydedildi.
BULGULAR: Tüp yerleştirilmesi için gerekli süre çift lümenli endobronşiyal tüp grubunda (7,53 ± 2,41 dk) bronşiyal bloker grubuna (5,50 ± 2,63 dk) göre uzun bulundu (p< 0,05). Yerleştirme süreleri sol çift lümenli endobronşiyal tüpde 7,02 dk, sağ çift lümenli endobronşiyal tüpde 8,05 dk, sol bronşiyal blokerde 6,70 dk ve sağ bronşiyal blokerde 5,92 dk olarak bulundu. Her grubu ayrı ayrı olarak birbiriyle karşılaştırdığımızda ise sağ çift lümenli endobronşiyal tüp ile sağ bronşiyal bloker (p=0,003) ve sağ çift lümenli endobronşiyal tüp ile sol bronşiyal bloker (p=0,03) arasında istatistiksel olarak fark vardı. Gruplar arasında akciğer kollapsı, malpozisyon, cerrahi görüş ve postoperatif boğaz ağrısı/yutma güçlüğü açısından anlamlı fark bulunmadı. Toraks cerrahisinde kullanılan çift lümenli endobronşiyal tüp ve bronşiyal blokerlerin ikisinin de etkin akciğer ventilasyonu sağladığı gözlendi.
SONUÇ: Sonuç olarak tek akciğer ventilasyonu sağlamak için fiberoptik bronkoskop eşliğinde yerleştirilen bronşiyal blokerlerin çift lümenli endobronşiyal tüplere göre malpozisyon oranlarının, akciğer lobu kollaps yeteneklerinin, postoperatif boğaz ağrısı ve yutma güçlüğü oranlarının benzer; yerleştirilme zamanlarının kısa olmasından dolayı bronşiyal blokerlerin çift lümenli endobronşiyal tüplere iyi bir alternatif olduğu düşüncesindeyiz.
OBJECTIVE: Double-lumen endobronchial tubes and bronchial blockers are often used in one-lung ventilation. In this study, we aimed to determine the advantages or disadvantages of bronchial blockers than double-lumen endobronchial tubes and to demonstrate bronchial blockers are an alternative or a more appropriate tool for airway than double-lumen endobronchial tubes in one-lung ventilation. For this aim, we studied 80 ASA physical status I-II patients scheduled for one lung ventilation, in a prospective, randomized clinical trial.
METHODS: Patients were divided randomisely into four groups as left double-lumen endobronchial tube (n= 20), right double-lumen endobronchial tube (n=20), left bronchial blocker (n=20), right bronchial blockers (n=20). The time required for double-lumen endobronchial tube and bronchial blocker placed by fiberoptic bronchoscopy, determination of double-lumen endobronchial tube or bronchial blocker's malposition by fiberoptic bronchoscopy in the lateral decubitus position and during the operation, evaluation of lung collapse by the surgeon, postoperative sore throat/swallowing difficulties were identified.
RESULTS: The time required for the placement in double-lumen endobronchial tube group (7.53 ± 2.41 min) was longer than bronchial blocker group (5.50 ± 2.63 min) (p <0.05). The placement times were found 7.02 min at left double-lumen endobronchial tube group, 8.05 min at right double-lumen endobronchial tube group, 6.70 min at left bronchial blocker group and 5.92 min at right bronchial blocker group. When each group separately compared with each other, there was statistical significant difference between right double-lumen endobronchial tube and right bronchial blocker (p=0.003) groups and between right double-lumen endobronchial tube and left bronchial blocker groups (p=0.03). There was no significant difference between groups in terms of lung collapse, malposition, surgical exposure and postoperative sore throat/ swallowing difficulties. Both double-lumen endobronchial tube and bronchial blocker are used in thoracic surgery provides effective lung ventilation.
CONCLUSION: As a result, bronchial blockers placed with the fiberoptic bronchoscopy in order to provide one lung ventilation have similiar malposition rates, lung collapse capabilities and postoperative sore throat/ swallowing difficulty rates as double-lumen endobronchial tubes and bronchial blockers have shorter insertion times than double-lumen endobronchial tubes. So we think bronchial blockers are good alternatives of double-lumen endobronchial tube.

5.
Suriye iç savaşından etkilenen yoğun bakım hastalarının retrospektif değerlendirilmesi
Retrospective evalution of the patients who were affected by syrian civil war
Ertuğrul Kilic, Barıs Demiriz, Mehmet Levent Uygur, Murat Sürücü, Kadir Çınar, Abdullah Emre Yıldırım
doi: 10.5222/GKDAD.2015.030  Sayfalar 30 - 34 (891 kere görüntülendi)
AMAÇ: Bu çalışmanın amacı Suriye iç savaşından etkilenip yoğun bakım takibi gereken hastaların klinik durumlarını incelemektir.
YÖNTEMLER: 1 Ocak 2013 ile 31 Aralık 2013 tarihleri arasında Suriye iç savaşında etkilenerek hastanemiz Genel Yoğun Bakım Ünitesinde (GYBÜ) takip edilen hastaların klinik özellikleri, yoğun bakıma girişteki medikal durumları, yoğun bakım tedavileri, APACHE II skoruna göre beklenen ölüm oranı ile gerçekleşen ölüm oranları ve yatak doluluğu nedeni ile kabul edilemeyen hasta sayısı retrospektif değerlendirilmiştir
BULGULAR: GYBÜ‘nde takip edilen 740 hastanın 159’u (%21.4) Suriye’deki iç savaştan etkilenen yabancı uyruklu hastalar olmuştur. GYBÜ'ne yatışı talep edilen hasta sayısı 795 olup yatak doluluğu nedeni ile 55 (%6.9) hastanın yatışı kabul edilememiştir. Yaş ortalaması 34.3±12.4, cinsiyet dağılımı 36 kadın (%22.6), 123 erkek (%77.4) ve ortalama APACHE II skoru 24.2±13.7 ‘dir. En sık görülen yatış endikasyonları; çok odaklı şarapnel yaralanması (%42.7), ateşli silah yaranmasına bağlı subaraknoid kanama (SAK) (%42.1), göğüsten ateşli silah yaralanmasıdır(%5.6). GYBÜ’de toplam yatış gün sayısı 4300 iken Suriye kökenli hastaların yatış gün sayısı 1558 (%36.2) olarak gerçekleşmiştir. Ortalama yatış süreleri 9.7 gündür. GYBÜ’nin 2013 yılı ortalama mortalite oranı %26 iken Suriye kökenli hastalarda bu oran 49 exitus ile %30.8 olarak gerçekleşmiştir. Exitus olan hastaların 12’si (% 24.4) kadındır. Standardize edilmiş mortalite oranı [gözlenen mortalitenin (49/159), APACHE II skorlarına göre beklenen mortaliteye oranı (48/159) oranı] 1.02’dir
SONUÇ: APACHE II skorunun yüksek olması, ateşli silah yaralanmasının yüksek olması ve hastaların 100 km üzerinde bir mesafeden uygun olmayan şartlarında naklinin mortalite oranını arttırdığı gözlemlenmiştir
OBJECTIVE: The aim of this study examine of the clinical status of patients requiring intensive care who was affected by the Syrian civil war.
METHODS: 01.01.2013-31.12.2013 Between GICU what the underlying total number of patients, APACHE II scores, mortality rate and Syria civil war affected GICU what is considered the number of patients, APACHE II scores, bed occupancy rates and mortality rate were compared.
RESULTS:
Syrian civil war affected patients, mean age, gender distribution, average length of stay, admission indication, exitus were and the number of patients who accepted GICU is 795. 55 (6.9%) of them could not be considered the admission to GICU. retrospectively evaluated in terms of factors affecting. Of GICU in 159 of 740 patients who were followed up (21.4%) affected by the civil war in Syria firearm injuries or medical problems that patients have been foreign nationals. Mean age 34.3 ± 12.4, the gender distribution of 36 women (22.6%), 123 men (77.4% ) and the mean APACHE II score was 24.2 ± 13.7 is. The most common indications for hospitalization; very focused shrapnel injuries (42.7%), firearms subservience subarachnoid hemorrhage (SAK) (42.1%), from the chest gunshot wounds (5.6%). Of GYBU in 4300, while the total number of hospitalization days of Syrian origin in 1558 the number of days of hospitalization (36.2%) respectively. Mean duration of hospitalization was 9.7 days. GICU 's average mortality rate in 2013 was 26 % in patients with Syrian origin, this ratio was 30.8% with 49 exitus. 12 of the patients who died (24.4%) were females. The standardized mortality ratio [observed mortality (49/ 159), according to the APACHE II score of expected mortality rate (48 /159) ratio] is 1.02.
CONCLUSION: APACHE II score is high, gunshot wounds is high and from a distance of over 100 kilometer of patients with unfavorable conditions increase the mortality rate of transplantation was observed.

6.
Kalp Cerrahisi Sonrası Gelişen Akut Solunum Yetersizliğinde Noninvaziv Mekanik Ventilasyon
Noninvasive Mechanical Ventilation For Acute Respiratory Failure Occured After Cardiac Surgery
Esra Eker, Ceren Köksal, Türkan Kudsioğlu, Nihan Yapıcı, Zuhal Aykaç, Ali Kemal Gür, Özgür Gürsu, Selvi Asker
doi: 10.5222/GKDAD.2015.035  Sayfalar 35 - 41 (1434 kere görüntülendi)
AMAÇ: Amaç: Kalp cerrahisi geçiren Kronik Obstruktif Akciğer Hastalarında (KOAH ); erken postoperatif dönemde gelişen akut solunum yetersizliğinde noninvaziv mekanik ventilasyon (NIMV) kullanılmasının hastanın solunumsal ve hemodinamik parametrelerine olan etkilerini araştırmaktır.
YÖNTEMLER: Gereç ve Yöntem: Açık kalp cerrahisi uygulanmış, ekstübasyon sonrası akut solunum yetersizliği gelişen 40 KOAH hastası çalışmaya alındı. Spontan solunumu olmayan, miyokard infarktüsü geçiren, aritmisi olan, hipotansiyon veya şok gelişen, koopere olamayan, yoğun sekresyonu ve yüzünde anatomik bozukluğu olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi. Postoperatif dönem 30. Dakikada Solunum hızı>24/dk ve/veya arter kan gaz analizinde; PaCO2>50mmHg, pH<7.30,PaO2 değeri 60 mmHg’nın altında olan veya PaO2/FiO2<250 olan hastalara 5cmH2O PEEP, 15cmH2O Pressure Support ventilatör ayarları ile oronazal maske kullanılarak NIMV uygulandı. PaCO2<45mmHg ve PaO2/FiO2>300 olması hedeflendi.
BULGULAR: Bulgular: Hastaların NIMV öncesine göre, NIMV uygulanmasından 1 ve 2 saat sonra kaydedilen ortalama arter basıncı(OAB), kalp hızı, solunum sayısı, PaCO2, PaO2, pH sonuçları istatistiksel olarak anlamlı değişti (p<0.05). PaO2 NIMV öncesine göre daha yüksek, PaCO2, kalp hızı, solunum sayısı, pH ve OAB daha düşük bulundu.
SONUÇ: Sonuç: Açık kalp cerrahisi uygulanan ve ekstübasyon sonrası solunum yetersizliği gelişen KOAH hastalarında, NIMV’un uygun şekilde kullanılması, hastanın solunumsal ve kardiak parametrelerini düzeltmektedir. Bu durum entübasyon tekrarlarını ve invaziv mekanik ventilasyon komplikasyonlarını önleyerek hastaların yoğun bakım ve hastanede kalış süreleri kısaltabilmektedir.
OBJECTIVE: : To research the effect of using non-invasive mechanical ventilation (NIMV) on the respiratory and hemodynamic parameters in acute respiratory failure those develop during early postoperative period in Chronic Obstructive Pulmonary Disease (COPD) patients who underwent heart surgery.
METHODS: Forty (40) COPD patients, who underwent open heart surgery and developed acute respiratory failure following extubation, were included to the study. Patients without spontaneous respiration, who had myocardial infarction, arrhythmia, hypotension or developed shock, uncooperative, have intense secretion and facial anatomic abnormalities were excluded from the study. NIMV was applied by using oronasal mask; Postoperative period 30th minute Respiratory rate>24/min and/or in artery blood analysis; PaCO2>50mmHg, pH<7.30, PaO2 value is below 60 mmHg or PaO2/FiO2<250 patients were applied 5cmH2O PEEP, 15cmH2O Pressure Support ventilator settings. PaCO2<45mmHg and PaO2/FiO2>300 were targeted.
RESULTS: : Mean arterial pressure (MAP), heart rate, respiratory rate, PaCO2, PaO2, pH results of the patients recorded 1 and 2 hours after the NIMV application were changed significantly than before NIMV statistically (p<0.05). PaO2 was higher than pre NIMV and PaCO2, heart rate, pH and MAP were found lower.
CONCLUSION: : Appropriate use of NIMV improves the patient's respiratory and cardiac parameters In COPD patients those underwent open heart surgery and respiratory failure developed after extubation. This can shorten the duration of the patients’ intensive care unit and hospital stays by preventing repetitive intubations and complications of mechanical ventilation complications.

DERLEME
7.
Kalp Cerrahisinde İyileşmeyi Hızlandıran Uygulamalar ve Hemşirelik
Nursing and Practices That Speed up Healing in Heart Surgery
Aynur Koyuncu, Fatma Eti Aslan, Ükke Karabacak, Ufuk Demirkılıç
doi: 10.5222/GKDAD.2015.042  Sayfalar 42 - 50 (1164 kere görüntülendi)
Fast track protokolleri; cerrahi sonrası iyileşmeyi hızlandıran uygulamalar olarak tanımlanmaktadır. Kalp cerrahisinde minimal invaziv cerrahi teknikler, epidural ve bölgesel anestezi, yaygınlaşmaktadır. Optimal ağrı kontrolü, erken ekstübasyon, erken mobilizasyon, erken beslenme, kan transfüzyonlarının azaltılması, normoterminin sürdürülmesi gibi uygulamalar; cerrahi stres yanıtı, komplikasyonları, hastanede kalma süresini ve maliyetleri azaltmakta, iyileşmeyi hızlandırmaktadır. Günümüzde fast track protokolleri kalp cerrahisinde üzerinde yoğun çalışılan bir alan haline gelmiştir. Bu makalede kalp cerrahisi sonrasında yoğun bakımda iyileşmeyi hızlandıran uygulamalara ait literatür bilgilerinin derlenmesi amaçlanmıştır. Fast track protokolleri; standart uygulamalar yerine hastanın bireyselliğini ön plana çıkaran, sürekli izlemi ve değerlendirmeyi gerektiren dinamik bir süreci ifade eder. Ekip sinerjisinin sağlanması multimodal yaklaşımların uygulanabilirliğini ve fast track protokollerinin başarısını arttıracak bir unsurdur.
Fast track protocols are defined as practices, which speed up the healing process after operation. In heart surgery, practices such as minimally invasive surgical techniques, epidural and regional anesthesia are becoming popular. Practices such as optimal pain control, early extubation, early mobilization, early nourishment, reducing blood transfusions, maintenance of normothermia reduce the surgical stress response, complications, length of hospital stay and costs and speed up the healing process. Nowadays, fast track protocols have become a field, which is studied intensively in the heart surgery. The aim of this article is to collect the literature information, regarding practices, which speed up the healing process in the intensive care after operation. Fast track protocols represent a dynamic process, which gives the patient's individuality prominence, rather than standard practices and which requires continuous monitoring and evaluation. Creating team synergy is a factor, which will increase the applicability of multimodal approaches and the success of fast track protocols.

OLGU SUNUMU
8.
Derin hiponatreminin hızla düzeltilmesi olgusu
Rapidly correction of profound hyponatremia: a case report
Ufuk Kuyrukluyıldız, Güldane Karabakan, Orhan Binici, Fatih Özçiçek, Ayşin Alagöl
doi: 10.5222/GKDAD.2015.051  Sayfalar 51 - 54 (2819 kere görüntülendi)
44 yaşında bilinç bulanıklığı ile acil servise getirilen hastanın Glaskow Koma Skoru: 10. Biyokimyasal analizinde sodyum 111 mEq/L. Kranial tomografi normaldi.Nöbet aktivitesi gelişmesi üzerine hava yolu güvenliği için orotrakeal entübe edilerek yoğun bakım ünitesine alındı. Acil serviste 1000 cc SF infüzyonu sonrası kontrol sodyumu 117 mEq/L olarak saptanmış. Klavuz doğrultusunda %3 NaCl 150 cc infüzyonu 20 dakikada uygulandı.Kontrol sodyum 121 mEq/L bulundu. Tekrar 20 dakikada 150 cc %3 hipertonik NaCl uygulandı.Kontrol değer 125 mEq/L.Algoritma doğrultusunda %0.9 luk SF ile replasmana devam edildi.24.Saatteki sodyum 127 mEq/L, 48.Saat sodyum 134 mEq/L saptandı. Yoğun bakıma yatışının 4. gününde ekstübe edildi.5.gününde psikiyatri servisine nakledildi.10. Gününde kranial MR sonucunda herhangi bir patoloji gözlenmedi. Klinik muayenesi doğal olan,yatışının 11. gününde taburcu edildi.Sonuç olarak ESICM, ESE ve ERA-EDTA tarafından hazırlanan hiponatremi klavuzundaki ilk saatte sodyum düzeyinin en az 5 mEq/L artırılması hedefine ulaşılarak derin hiponatremi olgumuzda herhangi bir komplikasyon gelişmeden klinik başarı sağladık
44 Years old Caucasian patient was unconscious with Glasgow Coma
Score: 10 when admitted to the emergency department, and Biochemical analysis of sodium
was111 mEq / L. Control sodium was 117 mEq / L after infusion of 1000 cc SF in the
emergency department. In accordance with the guideline, an infusion of 150 cc 3% NaCl was
performed in 20-minute.Control of sodium was 121 mEq / L, respectively. Infusion of 150 cc
of 3% hypertonic NaCl was replicated in 20 minutes. The control value was 125 mEq / L. In
line with algoritm 0.9% saline replacement was continued. At 24 hour and 48 hour sodium
was 127 mEq / L and 134 mEq / L, respectively. Extubated on the 4th day of admission to the
intensive care unit. On the 5th day was transferred in the psychiatry department. Any
pathology in cranial MRI results weren’t observed on the 10th day. The patient whose clinical
examination was natural, discharged from hospital on the 11th day.
Conclusion: we have achieved clinical success in our profound hyponatremia case without any
complications by reaching the goal of increasing the sodium levels in the first hour at least 5 mEq/L as
stated in the hyponatremia guideline prepared by ESICM, ES and ERA-EDTA.

9.
Septoplasti Sonrası Negatif Basınçlı Akciğer Ödemi
Negative pressure pulmonary edema after septoplasty
İsa Yıldız, Sibel Akgül, Hülya Erten, Hacı Yusuf Güneş, Ümit Moğulkoç, Hakan Bayır
doi: 10.5222/GKDAD.2015.055  Sayfalar 55 - 58 (1387 kere görüntülendi)
Negatif basınçlı pulmoner ödem üst solunum yolu tıkanıklığına bağlı olarak gelişen nadir ancak ciddi bir komplikasyondur. Etyolojik en sık nedeni laringospazmdır ve sıklıkla hipoksi ile seyreder. Bu sunuda 24 yaşında septoplasti operasyonu geçiren, ekstübasyon sonrası laringospazma bağlı negatif basınçlı akciğer ödemi (NBAÖ) gelişen ve tedavisinde esas olarak non-invazif pozitif basınçlı ventilasyon kullanılan olgu bildirilmiştir.
Negative pressure pulmonary edema (NPPE) is an extremely rare yet life-threatening complication developed immediately after the upper airway obstruction. Laryngospasm is the most common cause and NPPE often presents with hypoxia. We present here a case of 24-year-old male undergoing septoplasty, who developed post-extubation NPPE after episode of laryngospasm and mainly treated with non-invasive positive pressure ventilation.

10.
Hipofarenksteki Sekresyona Bağlı Laringospazmın Tetiklediği Negatif Basınçlı Akciğer Ödemi
Negative Pressure Pulmonary Oedema triggered by laryngospasm due to secretion of hypofarynx
Rabia Koçulu, Zeliha Aslı Demir
doi: 10.5222/GKDAD.2015.059  Sayfalar 59 - 62 (939 kere görüntülendi)
Negatif basınçlı akciğer ödemi; genel anestezi sonrası erken postoperatif dönemde görülen, genellikle üst hava yolu obstrüksüyonuna bağlı olarak gelişen bir komplikasyondur. Bu yazıda sekresyona bağlı laringospazm ile tetiklenen negatif basınçlı akciğer ödemini tartışmayı amaçladık.
Negative-pressure pulmonary edema; seen in the early postoperative period after general anesthesia, usually due to upper airway obstruction is a complication. In this paper we aim to discuss negative-pressure pulmonary edema triggered by laryngospasm due to secretion.

11.
Simetrik periferik gangren: Olgu sunumu
Symmetrical Peripheral Gangrene: A Case Study
Faruk Çiçekci, Çiğdem Sizer, Şule Arıcan
doi: 10.5222/GKDAD.2015.063  Sayfalar 63 - 66 (807 kere görüntülendi)
Simetrik periferik gangrene (SPG), büyük ven tıkanıklığı olmaksızın iki ya da daha fazla extremite iskemisi olarak tarif edilmektedir. 78 yaşında bayan hasta, hipertansiyon, kronik obstüriktif akciğer hastalığı, konjestif kalp hastalığı ve serebrovasküler atak nedeni ile yoğun bakımda yatırıldı. Hasta yüksek doz vazopresör tedavisine rağmen hipotansif seyretti. Sepsis ve DIC tablosu geliştikten sonra sağ ayakta daha belirgin, sağ el 1., 2. ve 3. distal digitallerinde hızlı gelişen gangrenöz nekroz görüldü. Noradrenalin ve diğer vazopresör ajanların infüzyonu azaltılarak kesildi. SPG tablosu tedavisi için yoğun sıvı replasmanı, Rheomacrodex ve pentoksifilin uygulandı. Ayaktaki siyatonik görünüm kayboldu ancak sağ elde kuru gangrenöz yapılar kalıcı hale geldi. Hasta yoğun bakımın 18. günü multiple organ yetmezliğinden öldü.
Symmetrical peripheral gangrene is defined as multiple (two or more) extremity ischemia without the existence of a major vein occlusion. A 78-year-old female patient was admitted to the intensive care unit for hypertension, chronic obstructive lung disease, congestive heart disease, and cerebrovascular attack. The patient stayed hypotensive in spite of high-dose vasopressor treatment. After the development of sepsis and DIC, fast-developing gangrenous necrosis was observed and was most apparent in the right foot and in the 1st, 2nd, and 3rd distal digits of the right hand. Infusion of noradrenaline and other vasopressor agents was gradually decreased and stopped. Intensive fluid replacement with Rheomacrodex and pentoxifylline was administered for SPG treatment. Cyanotic appearance in the foot disappeared, but dry gangrenous forms in the right hand became permanent. The patient died due to multiple organ failure on the 18th day of intensive care.

EDITÖRE MEKTUP
12.
Sezaryende oksitosin infüzyonundan sonra gözlenen anafilaksi gerçekten oksitosine mi bağlı?
Does anaphylaxis observed after oxytocin infusion during caesarean really due to oxytocin?
Berrin Günaydın, Ayça Taş Tuna, Hakan Dayanır, Figen Atak
doi: 10.5222/GKDAD.2015.068  Sayfalar 67 - 68 (928 kere görüntülendi)
Makale Özeti |Tam Metin PDF

13.
Koroner Arter Bypass Cerrahisinde Miyotonik Müsküler Distrofili Hastada Anestezi Yönetimi
Anaesthetic management of coronaryartery bypass surgery in a patient with myotonic muscular dystrophy
Türkan Kudsioğlu, Hüseyin Kuplay, Nazan Atalan, Gökçen Orhan, Nihan Yapıcı, Zuhal Aykaç
doi: 10.5222/GKDAD.2015.069  Sayfalar 69 - 70 (773 kere görüntülendi)
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale