ISSN 1305-5550 | e-ISSN 2548-0669
Journal of Cardio-Vascular-Thoracic Anaesthesia and Intensive Care Society - GKD Anest Yoğ Bak Dern Derg: 17 (2)
Volume: 17  Issue: 2 - 2011
REVIEW
1.Acute Renal Failure Seen After Cardiovascular Surgery
Melike Betül Öğütmen
doi: 10.5222/GKDAD.2011.025  Pages 25 - 33 (13046 accesses)
Akut böbrek yetmezliği (ABY) kardiyovasküler cerrahiden sonra gelişen majör komplikasyonlardan biridir, sıklıkla yüksek morbidite ve mortalite riski taşır. Komplikasyonları tayin eden kriterlere bağlı olarak, kardiyovasküler cerrahiden sonra gelişen ABY riski % 5-31 oranlarında değişmektedir; ayrıca bunlar arasında diyaliz gerektiren ABY yaklaşık % 1 oranında görülmektedir (8). ABY son zamanlarda “Akut Böbrek Hasarı” olarak da adlandırılmaktadır.

ABY, RIFLE sınıflandırması, akut böbrek yetmezliğinin nedenleri, belirtileri, teşhis yöntemleri ve erken yetmezlik belirteçleri, konuları genel olarak ele alınacaktır. Ayrıca özellikle kardiyovasküler cerrahiden sonra gelişen ABY’nin nedenleri, risk değerlendirmesi, tedavi yöntemleri, belirteçlerin nasıl kullanıldıkları ve ABY’yi engellemek amacıyla kullanılan farmakolojik yaklaşımlar literatürde yapılan çalışmalar örnek verilerek ele alınacaktır.
Acuterenalfailure is one of themajorcomplicationsseenaftercardiovascularsurgeryandfrequently has a highmorbidityandmortalityrisks. Depending on thecriteriadeterminingthecomplications, risk of acuterenalfailureaftercardiovasculersurgery is changingbetween 5-31 %, besidestheincidence of acuterenalfailurerequiringdialysis is 1 %. Recentlyacuterenalfailure is referredtoacuterenalinjury. Inthisreviewthesubjectssuch as acuterenalfailure, RIFLE classification, causes, diagnosticmethodsandearlystagemarkersforacuterenalfailurewill be discussedgenerally. Especiallycauses of acuterenalfailureseenaftercardiovasculersurgery, risk evaluation, treatmentmethods, usage of markersandpharmacologicalapproachestopreventthedevelopment of acuterenalfailurewillalso be discussedbygivingreferencestothestudies on thesesubjects in theliterature.

RESEARCH ARTICLE
2.Combination of Dexmedetomidine and Tramadol In Treatment of Pain After Thoracotomy
Abdullah Demirhan, Rauf Gül, Süleyman Ganidağlı, Senem Koruk, Ayşe Mızrak, Maruf Şanlı, Ünsal Öner
doi: 10.5222/GKDAD.2011.034  Pages 34 - 41 (2372 accesses)
AMAÇ: Bu çalışmada torakotomi sonrası ağrı tedavisinde tramadole adjuvan olarak deksmedetomidin eklenmesinin solunum fonksiyonlarına, analjezi ve sedasyon üzerine etkisinin araştırılması amaçlandı.
YÖNTEMLER: Torakotomi yapılan 30 hasta randomize olarak iki gruba ayrıldı. Postoperatif hastaların ortalama kan basıncı (OAB), kalp hızı (KAH), solunum sayısı (SS) ve SpO2 değerleri kaydedildi. Grup T’deki hastalara hasta kontrollü analjezi (HKA) ile 100 mL normal salin içinde 4 mg mL tramadol solüsyonu iv olarak HKA ayarları, 0,3 mg kg-1 sa-1 infüzyon, 10 mg ara bolus doz ve 20 dk kilitleme süresi olacak şekilde infüze edilmeye başlandı. Grup D’deye ise aynı doz tramadol ile HKA işlemine ek olarak deksmedetomidin 1,0 µg kg-1 dan 20 dk yükleme, 0,4 µg kg-1 sa-1 idame olacak şekilde 24 saat boyunca iv uygulandı. Analjezik etkinliği Visual analog skala (VAS) ile, sedasyon düzeyleri Ramsay sedasyon skalası ile değerlendirildi. Postoperatif dönemde arterial kan gazı (AKG), total tramadol tüketimi ve yan etkiler, zorlu vital kapasite (FVC), 1. saniye zorlu ekspiratuar volüm (FEV1), FEV1/FVC oranı ve vital kapasite (VC) değerleri bakıldı ve gruplar karşılaştırıldı.
BULGULAR: Gruplar dermografik olarak birbirine benzerdi Her iki gruptada etkin analjezi sağlandı. KAH, OAB, VAS, Ramsay sedasyon skalası ve tramadol tüketimi Grup D de Grup T ye göre daha düşük bulundu FEV1, FVC, VC değerlerinde her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı.
SONUÇ: Torakotomi sonrasında postoperatif analjezi sağlamak amacıyla HKA yöntemi ile uygulanan tramadole deksmedetomidin ilavesinin hastalarda solunumu baskılamadan, etkin sedasyon ve analjezi sağladığı, tramadol tüketimini anlamlı düzeyde azalttığı kanısına varıldı.
OBJECTIVE: In this study, we aimed to investigate the effects of dexmedetomidine which was used as an adjuvant to tramadol, on respiratory functions, analgesia and sedation in the treatment of the pain after thoracotomy.
METHODS: 30 patients with thoracotomy were divided randomly into two groups. The postoperative vital values were recorded including mean blood pressure(MAP), heart rate(HR), respiratory rate(RR) and SpO2. Group T received patient-controlled analgesia (PCA) with 4 mg mL-1 tramadol iv in 100 ml normal saline solution. PCA settings were 0.3 mg kg-1 h-1 infusion, a bolus dose of 10 mg and 20 minute lockout interval. Group D received tramodol similar to group T, and dexmedetomidine 1.0 µg kg-1 20 minute as loading dose than 0.4 µg kg-1 h-1 iv. for maintanence over 24 hours. Analgesic efficacy was measured with Visual analog scale (VAS), sedation levels were assessed with Ramsay sedation scale. In the postoperative period, arterial blood gas, the total consumption of tramadol and its side effects, forced vital capacity (FVC),1 second forced expiratory volume (FEV1), FEV1/FVC, and forced vital capacity (VC) values were recorded, than groups were compared.
RESULTS: Patients were similar in both groups. In all groups, effective analgesia was achieved. HR, MAP, VAS, Ramsay sedation scale, and tramadol consumption was lower in Group D. In FEV1, FVC, VC values, there were not statistically significant differences between both groups.
CONCLUSION: It was concluded that using PCA in order to provide postoperative analgesia after thoracotomy, with the addition of dexmedetomidine to tramadol provides effective sedation and analgesia without respiration depression.

CASE REPORT
3.Triple Cerebral Monitorization in a Highly Risky Arcus Aorta Aneurysm Repair
Tuğba Yiğit, Ümit Karadeniz, Özcan Erdemli, Aslı Demir, Şeref Küçüker
doi: 10.5222/GKDAD.2011.042  Pages 42 - 48 (2432 accesses)
Daha önce 2 kez torasik aort anevrizması nedeniyle opere edilmiş yüksek riskli hastada, arkus aorta anevrizma ameliyatında serebral korumaya yönelik üçlü monitörizasyonun önemini ve uygulamalarımızı sunduk.

Daha önce Tip 1 aort disseksiyonu (1999 yılında) ve asendan aort anevrizması (2006 yılında) nedeniyle ameliyat edilen Marfan Sendromlu erkek hasta, arkus aort anevrizması nedeni ile 3. kez ameliyata alındı. Rutin monitorizasyonun yanında, serebralkortikalsinaptik aktivite değişiklikleri elektroensefalografi ve % 95 spektral “edge” frekans değerleri ile, serebral oksijen satürasyonu “near-infraredspectroscopy” ile, orta serebral arter kan akım hızları trans kranialdoppler ultrasonografi ile ölçüldü. 18°C derin hipotermiksirkülatuvararrest sırasında 700 mL dak-1antegradselektifserebralperfüzyonla beyin kan akımı sağlandı. Selektifperfüzyon sırasında sağ ve sol spektral “edge” frekans değerleri 0-2, sağ ve sol serebral oksijen satürasyon değerleri % 72 - % 80 aralığında, sol temporal percereden ölçülen orta serebral arter ortalama kan akım hızları 10-23 cm sn-1 aralığında devam etti. Hasta postoperatif 22. saatte ekstübe edildi ve 3. günde sorunsuz olarak servise çıkarıldı.

Yüksek risk taşıyan, uzun selektifserebralperfüzyon süresi öngörülen hastamızda düşük akım sırasında serebraloksijenasyonun ve perfüzyonun yeterliliğini 3’lü serebralmonitorizasyon ile takip ederek maksimum hasta güvenliği sağladığımızı düşünüyoruz.
In this case we present the importance of triple cerebral monitorization and our experiences in a highly-riskypatient’saorticarc surgery.

A male patient with a Marfansyndrome had been operated for type 1 aortic dissection in 1999 and again for a orticaneurysm in 2006. Aorticarcus surgery was planned in elective conditions. Besides routine monitorization, cerebral cortical synapticactivity changes were monitored by electroencephalography and 95 % spectraledge frequency values, cerebral oxygen saturation were measured with near-infrared spectroscopy and flow velocity of middle cerebral artery was measured by transcranial Doppler ultrasound system. During deep hypothermiccirculatory arrest (18˚C), antegrade selective cerebral perfusion was performed at 700 mL min-1. During selective cerebral perfusion, right and left spectral edge frequency values were 0 to 2, right and left cerebral oxygen saturations were between 72 to 80 %, and middle cerebral arterial blood flow velocities werebetween 10 to 23 cm sec-1. The patient was extubated at postoperative 22. hour and discharged from intensive care unit at postoperative third day.

We think that we provided the maximum patient safety for our highly risky patient who was predicted to endureprolonged selective cerebral perfusion during lower cerebral oxygenation by ensuring a dequate cerebral oxygenation and perfusion by using triple cerebral monitorization during selective cerebral perfusion.

4.Pulmonary Artery Injury During Mediastinoscopy and Anesthesia
Cem Nevzat Sayılgan, Lale Yüceyar, Sedat Akbaş, Ahmet Demirkaya, Hülya Erolçay
doi: 10.5222/GKDAD.2011.049  Pages 49 - 53 (1288 accesses)
Mediyastinoskopi mediasten patolojilerinin değerlendirmesinde ve akciğer kanserlerinin evrelemesinde değerli bir tanı yöntemidir. Yazımızda anteriyor mediyastinoskopi sırasında gelişen sağ pulmoner arter kanamasını ve anestezi yönetimini literatürler eşliğinde sunmayı amaçladık.
Mediastinoscopy is an important surgical method for assesment of the mediastinal pathologies and grading of the lung cancers. In this case report we aim to present right pulmonary artery hemorage during anterior servical mediastinoscopy and anesthetic management in the light of the literatures.

LookUs & Online Makale